200 yorumm
***
Avustralya'ya gitmek üzere yola çıkmalarının üstünden sadece birkaç saat geçmişti, iki prens de askerlerle konuştuğundan işi olmayan Jisung büyük geminin ucuna gelmiş kenara tutunup denize bakmaya başlamıştı.
Aslında yüzmeyi bilmese de denizi izlemek onu huzurlu hissettirirdi hatta saraydan çok kez sadece denizi izlemek için çıktığı olmuştu. Üstünde ince bir elbise, denizin rüzgarından hafiften uçuşurken toplantıyı bitiren prensler de birbirine bakmıştı.
"Majesteleri," deyip eğildi Chan. "İzninizle."
O, odadan çıktığında yalnız kalan Hyunjin ve Minho'dan ilk harekete geçen Hyunjin olmuş, ilerleyip sandalyeye oturarak dirseklerini masaya yaslamıştı. Sıkıntıyla yüzünü ovuşturduğunda odadan çıkacaktı ki geri döndü Minho ve tek eliyle sandalyeyi sürükleyip Hyunjin'in karşısına yerleşti.
"Neyin var senin, Jisung mu?"
"Sevinmen gerek değil mi?" deyip sakin bir tonda ellerini indirerek ona baktı Hyunjin, bu Avustralya ziyareti ile çok meşgul olduğundan uykusuz kalmıştı. Bariz belli olan yüz ifadesi ile Minho göz devirdi.
"Konu ben değilim, sensin. Sana nasıl olduğunu sordum."
"Kötüyüm Minho," diyerek iç çekti pes ederek. Ellerini yüzünden tamamen çekti. "Kötüyüm, Jisung her dakika daha da gidiyor benden. Kalkıp durduramıyorum da, devlet işleri desen ayrı, yoruldum sadece."
Onun yüzünü seyretti Minho, ayağa kalktığında Prens Hwang merakla bakmış, Minho ise kapıyı kapatıp tekrar karşısına oturmuştu. "Gel bak seninle şöyle yapalım," deyip kollarını masaya koyarak hafifçe eğildi. "İki Prens değil de Minho ve Hyunjin olarak konuşalım, ben de sana tavsiye vereyim."
Reddetmek için dudaklarını araladı Hyunjin ama lafı Minho tarafından bölünmüştü. Minho işaret parmağını onun şakağına bastırdı. "Çok duygularını uçta yaşıyorsun." dedi.
Hyunjin, Jisung dışında birilerinin ona dokunmasından nefret ederdi şu an sesinin neden çıkmadığını bile bilmiyordu.
Minho kaşlarını çattı. "Sinirleniyorsan ortalığı yıkıyorsun," dedi. "Kıskanıyorsan son noktasına kadar kusuyorsun, seviyorsan gözün başkasını görmüyor ve üzgünsen bunu çok belli ediyorsun. Bu sana zarar. Uçlarda yaşamak sana zarar verir."
"Böyleyim ama."
"İşte, uyarıyı ilk yediğinde de tam şu anki halinde oluyorsun. Biraz düşün, biraz dinlen, kendini geri çek ve dışarıdan bak hayatına. O zaman bir şeyleri göreceksin."
Aralarındaki sessizliği ayağa kalkarak bozdu Minho, kılıcını çıkarıp masaya bırakmış ardından da odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı. Yalnız kaldığı yerde Hyunjin oflayarak kafasını kollarına yasladığında gemi birkaç saat daha yok aldı.
Hava karardığında yemek yemişler, Hyunjin uyumak için çekilirken Jisung yine dışarı çıkmıştı. Şu anki haliyle biraz korkutucu gözüküyordu deniz, aslında okyanusa açılmış olmalılardı, iç çekti sadece.
Düşüncelerini bastıracak kadar yüksek rüzgarın sesi eşliğinde denizi izlerken hissettiği gölge ile kafasını çevirdiğinde Minho'yu görmüştü. "Prens'im," dediğinde Minho boynundaki ipleri çözüyordu.
En sonunda da pelerini çıkarmış ve hizmetkârın omuzlarına bırakmıştı. Derin bir nefes verdi Jisung ardından da pelerini omuzlarından çekip geri uzattı. "Teşekkür ederim efendim ama ben böyle iyiyim."
Pelerine gitti bakışları Minho'nun, ikisi birkaç saniye boyunca Jisung'un tuttuğu kıyafete baktı. Reddetmeden geri aldı Minho, eğilip kenara koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Фанфикbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst