200 yorumm
***
Kore'ye dönmek için hazırlıklar yapılırken tabii ki Jisung'un işi başından aşkındı, sıcacık olan Avusturalya sıcağı onu yakarken elini kaldırıp yelpaze yapmış ve boncuk boncuk terlediği için serinlemeye çalışmıştı.
"Ağlayacağım şimdi," diye mırıldandı asla dışarıdan öyle bir görüntü vermezken. Kore'deki kışı özleyeceğini hiç tahmin etmiyordu ama şu anki güneş tam olarak ona bunu yaptırıyordu.
Özellikle bir de vücudundaki izleri kapatmak için neredeyse tamamen kapalı bir kıyafet giymiş, boynuna da fular takmıştı. Normalde olsa kıyafetlerinin önü hafiften açık oluyor bu da ona zaten gerekli serinliği veriyordu ama bugün resmen onun cezasıydı.
"Burası bitti," diye konuştu sakin bir tonda oysa içinden çığlık atarak seviniyordu. "Herkes dağılabilir, akşam son kez kontrol edin."
Limandan ayrılıp saraya doğru yürümüş, yolda yalnız olduğu için de fularını çıkarmıştı. Boynu sonunda rahatladığında "Oh," diye mırıldandı. "Dünya varmış."
Dinlene dinlene saraya yürümüş, yaklaştığında tekrar fularını takmıştı. Yanından geçtiği askerlere karşı hafifçe eğilip selam vermiş, Prenses'in hizmetkârını yakaladığında ise Prenslerin yerini sormuştu.
Aldığı yanıtla kaşları çatıldı. "Arka bahçede çay içiyorlar."
Kafa salladı ve kadınla beraber yürümeye başladı, buradan gitmelerine en çok iki şey için seviniyordu; birincisi kesinlikle sıcaktan kurtulacaktı, ikincisi ise bu prensesi bir daha görmek zorunda kalmayacaktı.
Ciddi ifadesiyle serin, büyük büyük ağaçların gölge yaptığı bahçeye girdiğinde "Majesteleri," diyerek eğildi fakat bu sırada arsızca onu süzen Prens Hwang'ı fark edemeden doğrulmuştu.
"Gemideki hazırlıklar bitti, akşam son kez kontrol edilecek ve yarın sabah erkenden çıkacağız."
"Güzel." diye mırıldandı Hyunjin, gerçekten evini özlemişti. O oturuyordu, Minho ise hemen arkasında ciddi bir şekilde duruyordu. Prenses'i izleyen çatık kaşları, ortama Jisung'un girmesi ile bozulurken Jisung doğruldu. "İzninizle bir şeyler atıştırmak istiyorum."
Anında 'kendini aç mı bıraktın' diye atılacak olan Prens'i öksürerek uyardı Minho, tabii ki tanıyordu ve nasıl bir tepki vereceğini anlamıştı. Hyunjin uyarıyı alır almaz dudaklarını birbirine bastırdı. "Tabii." dedi. "Git." Kısık sesle ekledi. "Bol bol ye."
Jisung gülümsedi, kendisine bakan Prenses'e de aynı gülümsemeyi vermiş ve arkasını döndüğü gibi de göz devirip yürümeye başlamıştı. Minho bunu gören tek kişi olarak gülmemek için zor dururken yanlarından uzaklaşan hizmetkâr sakin mutfağa girdi.
Görevliler arka taraftaki odada yemek yediğinden boştu burası, anında gözleri yemekleri tarayıp canının çektiklerini ağzına parça parça atarken bir anda beline sarılan kollarla geriye çekilmiş, Minho'nun göğsüne yaslanmıştı.
"Gitsene sen." dedi Jisung gülümsememeye çalışıp. "Git Prens Hwang ve Prenses ile dur."
Mutfakta böyle olmalarını pek umursamadı, sonuçta burada Minho'yu herkes asker biliyordu ve bir sıkıntı çıkmazdı. Asker gülüp onun boynuna doğru sırnaştı. "Kıskanma."
"Kıskanırım," dedi Jisung, ekledi. "Ayrıca sabahtan beri güneşin altında şu kıyafet ve fularlayım, neden, bir düşün bakalım."
Bu sözleri üzerine Minho hafifçe geri çekilip fuları genişletmiş ve onun boynuna bakmıştı. Jisung huylanıp direkt boynunu eğdiği zaman Minho gülerek onu kendine çevirdi ve hizmetkârı tezgaha yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst