işte önceden paylaşmadığım bölümlere geldik ❤🔥
bu fici zamanım yetmediğinden kaldırmıştım ve arada dönüp okuyordum, harcamak istemediğim için ilk bunu tekrardan paylaştım ❤🔥❤🔥❤🔥❤🔥
200 yorumm
***
Minho, boynundaki kılıç yüzünden yutkunduğunda onun kolunu sıkıca tutuyordu Jisung. Kendisi de Prens Hwang'ın bu ani saldırısı ve sözleriyle yutkunma ihtiyacı hissetti ardından da yavaşça Prens ile ağaç arasından çıktı.
Şimdi Minho ve Hyunjin birbirine bakarken o ikisini görüyordu, Prens Lee kaybetti diye düşünüyordu çünkü Prens Hwang tam da öyle bir anda gelmiş ve onu mağlup etmişti.
Kafasının içindeki düşünceleri kontrol etmeye çalışırken birbirlerine hırslı bakışlar atan Prenslerden birinden beklenmedik bir hamle geldi. Minho, bileği ile kılıca vurduktan sonra savsaklayan Prens'i ağaca yasladı ve belindeki bıçağı Hyunjin'in boynuna yasladı.
Onları izleyen saraydaki herkes bu hamle ile kalakalırken Jisung'da o kişilerden biriydi, gün geçtikçe bu iki Prens de daha tehlikeli yanını gösteriyordu hizmetkâra.
Minho, dibindeki yüze baktı. "Unutma." dedi. "Sen kendini korumak için yetiştirildin." Geri çekildi. "Bense seni korumak için."
Bu şekilde ondan daha güçlü, daha hızlı olduğunu söylediği zaman Jisung derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti. Bu Prens gerçekten çok farklıydı, onda tehlikeli bir şeyler vardı kendisine çeken.
Hyunjin iç çekti, kılıcını geri kılıfına soktu ve onu omuzundan ittikten sonra ağaçla arasından çıkarak baktı Minho'ya.
"Eğer elimdekileri alırsan," diye konuştu. "Daha önce hiç görmediğin yanımı görürsün ve inan bana, o yanımın neler yapabileceğini ben bile bilmiyorum."
Prens Lee hafifçe dudağını kıvırdı, gözleri tam olarak yanlarında olan hizmetkârı bulduğunda "Kaybedeceğim bir şey yok demiştin," demişti. Hyunjin ona baktı. "Bir Prens'in sözlerine asla güvenmemelisin."
"Doğru." deyip ona döndü Minho. "Ben de güvenmemiştim zaten."
Selam verdi. "İzninizle."
Kılıcını kılıfına koyup yanlarından ayrılmadan önce Jisung ile göz göze gelmişler, bu teması Jisung kesmişti. Prens alanı terk edip gittiğinde yalnız kalan ikilinin bakışları birbirlerini buldu, Jisung eğildi. "Prens'im."
Ne söyleyeceğini bilemeyerek bir anda aklına gelen şeyi söyledi Hyunjin. "Akşam yemeğinde tatlı olsun."
Gülüşünü bastırmaya çalıştı Jisung. "Emredersiniz. En sevdiğiniz tatlıyı yaptıracağım. Şimdi dinle zamanınız."
Bir şey demese de onun yanında saraya doğru yürüdü Prens, Jisung üstlerindeki bakışları görebiliyordu. Pek kişinin kendisini sevdiğini söylemezdi ama herkes onun işinde kusursuz olduğunu kabul ederdi, işte bunu söyleyebilirdi.
İki Prens'in de odasının bulundukları koridora girdiklerinde sadece ikisi kalmıştı, eş zamanlı attıkları adımların dışında ses çıkmazken bu sessizliği Hyunjin böldü, derin bir nefes verdi.
"Kaybedeceğim şey sensin."
Jisung durdu, gerçekten tek bir cümle onu duraksattığında Prens de durmuştu onun için. Kafasını kaldırıp yüzüne bakan hizmetkârına değdi bakışlardı.
İç çekti güzelliğine. "Eğer," dedi. "Seni benden çalmaya kalkışırsa bu sefer kılıcı boynuna tutup ona zaman tanımam."
Koridora baktı Prens ardından da hiçbir ihtimali umursamadan yavaşça eğildi ve dudaklarına yaklaştı. "Sen benimsin Han Jisung," diye konuştu onu öpmeden hemen önce. "Seni alırsa, onu yok ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst