200 yorumm
***
Akşam yemeğinden sonra her prens devlet işleri ile meşgul olduğundan boş olan Jisung odasına geçip yatağına uzanmış, "Yoruldum," demişti bileğini alnına yaslarken. Tavana vuran ışıklar bir nevi yıldız gibi dururken birkaç saniye onları izledi.
Hyunjin ile olan bugünkü anları aklına gelmişti, onların tartışması bile sakince oluyordu. Gözlerini kapatıp iç çekti. Aslında tanışmaları şöyleydi;
Jisung sarayda yaşıyordu anne ve babası sayesinde, annesi bir aşçıydı bu sayede yemek yapmayı küçük yaştan beri biliyordu ve babası da bir askerdi, bu sayede kılıç kullanıyordu. Babasını bir savaşta kaybetmişti, annesini de hastalıktandı.
Annesini kaybettiğinde on yaşındaydı, tamamen yalnız kalmasıyla beraber sarayın bir köşesinde ağlıyordu sonra Prens gelmişti yanına, tabii Jisung o zaman sarayın pek farkında değildi haliyle de özenle bakılan prensi ilk defa görmüştü.
"Neden ağlıyorsun?" diyerek yanına gelen güzel giyinimli çocukla Jisung burnunu çekerek gözlerini silmiş, "Ağlamıyorum," demişti, omuz silkti. "Hem sen kimsin?"
"Sen beni tanımıyor musun!" diyerek gerçekçi bir şokla ona baktı çocuk, gözleri ve ağzı kocaman olduğundan komik görüntüsü bir an Jisung'u güldürmüş, kıkırdayarak hâlâ ıslak olan yüzünü silmişti.
"Tanımıyorum."
"Prens'im ben," dedi gururla ve göğüs kabarttı. Eliyle kendini gösterdi ve etrafında döndü. "Ben Hwang Hyunjin'im."
"Peki."
Omuz silken çocukla Hyunjin iç çekmiş, kaşlarını çatmıştı. Tam kızacaktı ki sessiz sessiz ağlayan çocukla "Ağlama," diye mırıldandı. Ona doğru yaklaştığında Jisung başını daha da eğmiş, Hyunjin ise küçük parmakları ile onun yanaklarını silmişti.
Bu temasla Jisung'un ağlayışı daha da artarken prens hızla onun önüne çöküp ellerini tuttu. "Tamam ağlama, şey yapalım mı? Sen söyle, ben senin istediğin bir şeyi yapayım, mutlu olursun."
"Annemi getiremezsin ki."
"Ama bu sarayda yapılan çok güzel tatlıları senin için getirebilirim. Ben hep mutlu oluyorum yiyince sen de olursun."
Bu sefer burnunu çeken Jisung hep özendiği ama çok az yiyebildiği tatlılar ile "Getirebilir misin?" diye merakla ona bakmış, anında gülümseyerek kafa sallamıştı prens.
Ayağa kalkıp asker selamı verdi. "Hadi bugünlük yer değiştirelim ve prens sen ol, ben de senin için her şeyi yapacağım!"
Kıkırdadı ve Jisung'un önünde eğildi. "İstediğiniz her şeyi yapacağım majesteleri, şüpheniz olmasın."
Ona hizmet eden kişilerin kullandığı sözleri kullanarak taklit etmiş, Jisung ona bakarkense doğrulmuştu. "Şimdi sana o tatlılardan bir sürü getireceğim ama ben gelene kadar ağlamayacaksın tamam mı?"
"Ya kaçarsan?"
"Söz." dedi Hyunjin. "Ne olursa olsun yanına geleceğim, bekle beni!"
Arkasını döndüğü gibi koşmaya başlamış, o kaybolduğu gibi Jisung saklandığı köşede ağlamaya devam etmişti. Sessiz olmaya çalışırken upuzun bir süre oradaydı, en sonunda uyuyakalacakti ki koşan adım seslerini tekrar duymuştu.
Karşısına çöktü Hyunjin, elbisesini kaldırdı örtü altına sakladığı tatlıları çıkardı. "Hadi," dedi. "Ye ve mutlu ol. Majesteleri hep mutlu olmalıdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst