200 yorumm
***
Minho ve Jisung saraya girdiğinde tüm odak onlardı, mecliste haberi duyan Hyunjin direkt oradan çıkmış, neredeyse koşar adımlarla bahçeye ilerlemişti. Gözleri direkt aksayarak yürüyen, yüzü yaralı Jisung'u buldu.
"Jisung!"
Jisung onu görmesiyle eğildi. "Majesteleri."
Hyunjin ona nasıl olduğunu soracaktı ki Minho "Ayağını incitmiş," diyerek konuşmuş, Jisung ise neredeyse saraya kadar onu sırtında taşıyan prense kısa bir bakış atmıştı. "Hekime görünmesi iyi olur."
Kral ve Kraliçenin de gelmesiyle hep beraber onlara selam vermişler, Minho dün karşı taraf kalabalık olduğu için kaçtıklarını söylemişti. İkisi hekime görünürken en sonunda hekim odadan çıktığında Hyunjin hızla hizmetkâra baktı.
"Neden tek çıktın?"
"Bir saldırıya uğrayacağım düşüncesi ile çıkmadım majesteleri, bu sebeple yalnızdım."
"Jisung bir kere de şu kalıpları at!" Hyunjin geceden beri endişesi ve siniri ile kendini tutamadan bağırdığında oturduğu yerden ona bakan Jisung ile devam etti. "Şu haline bak ya, şu haline bak!"
"Kendini düşünmek zor değil," dedi. "Yanına birini alarak çıkmak zor değil. Ya başına bir şey gelseydi?"
İkisi birbiri ile göz göze gelirken "Anlamıyorum," dedi Hyunjin. "Beni kaybetmemek için her önlemi alırken neden aynısını kendisine yapmıyorsun, neden ben hep seni kaybetme korkusu ile başbaşa kalıyorum?"
"Üzgünüm."
"Keşke bir de gerçekten üzgün olduğuna inansam Jisung çünkü biliyorum ki arkamı döndüğümde yine aynısını yapacaksın. Hayatını sana verilecek emirlere konumlandırmışsın."
Jisung dayanamayarak ayağa kalktı ve sertçe prense baktı. "Biliyorsunuz ki benim işim bu Majesteleri."
Hyunjin "Evet," deyip eğildi ve işaret parmağını hizmetkârın kalbine bastırdı. "İşin bu ama işinin bana geldiğinde ayrı olduğunu yıllardır biliyoruz sanıyordum. Hiç mi beni bir prensten fazlası olarak görmeyeceksin?"
"Öyle olmadığını biliyorsunuz."
"Sana söylediğim seni seviyorum cümlesine bile karşılık vermedin. Bazen diyorum ki Hyunjin, o seni seviyor ama tam da böyle olduğun anlarda sırf her şeyi ben prensmişim de onun için yapmışsın gibi geliyor."
İkisi odanın içinde birbirine bakarken içten içe patlamaya hazır gibiler ama ikisi de kendini bastırıyordu. Jisung kafasını kaldırdı ve dudaklarından tek bir cümle çıktı. "Seni seviyorum," dedi. "Ama yoruldum."
Bir adım geri çekildi. "Ben artık seninle bu iş arasında çok yoruldum ve sen sanki bilerek yaparmışçasına Prens Lee geldiğinden beri daha da üstüme geliyorsun bu konuda. Amacın ona da hizmet etmeyi kabul ettiğime pişman etmek mi?"
"Çünkü o adamın sana olan bakışları hiç hoşuma gitmiyor!"
"Gitsin ya da gitmesin keyfimden yapmıyorum bu işi! Yoruldum anlıyor musun!" diyerek ona baktı Jisung, dünden beri dolmaya hazır gözleri anında kızarırken "Ben çok yoruldum!" dedi. "İşin sonunda ne olursa olsun bana kızmandan çok yoruldum."
"Dün akşamdan beri tek görmek istediğim sensin ama sen şu anda bile bir şekilde kavga etmeyi beceriyorsun." dedi Jisung. "Git, o Japon Prens'ine kız, onun adamlarına kız, bizi ülkeden kaçırmak için gemi hazırlayan adamlara kız ama artık bana kızma! Çok yoruldum, anlıyor musun, ben çok yoruldum. Eğer sözlerimle bana güvenin artacaksa..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanficbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst