18.Bölüm
Beni arabaya bindirdi. Kendisi bindi ve sürmeye başladı. "Nereye gidiyoruz?" Bakmadı. "Bilmem sen demedin mi olur kaçır beni herkesten ve her şeyden diye işte kaçıyoruz."
Arkamı dönüp camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Denizi özlemiştim. Kendimi her kötü halde bulduğumda şartlar ne olursa olsun denize girerdim.
Bir anda durmuştuk. "Denize doğru oturalım mı kumsalda?" Ona döndüm. "Yapabilir misin bu odun halinle sudan kaçma sonra?" Güldü. "Denizi sevmem ama belliki sen seviyorsun...senin sevdiğin her şeyi bende severim."
Arabadan inmişti. Gelip benim kapımı açıp elini uzatmıştı. "Hadi gel." Uzattığı ele baktım. Tutmadan arabadan indim. Bana söylediklerini hâlâ unutmamıştım.
Arabadan inince esnemiştim. Kumsala doğru yürümeye başladık. Deniz kokusu her şeye bedeldi benim için.
Kayalıklara yakın bir yerde durduk. "Oturalım mı?" Oturmuştu. Eliyle yanındaki yeri gösterdi. "Çok kumlu burası." Güldüm. "Kumsal çok mu kumlu allah allah şu işe bak sen."
Üstündeki ceketi çıkardı. Yanındaki yere serdi. "Gel otur. Şimdi daha iyi." Ceketin üstüne oturdum. Eteğim kirlenmeyeceği için mutluydum. Yerden ufak bir çakıl taşı aldı.
"Senin kafama attığından daha küçük." Yerden bir çakıl taşıda ben aldım. Ona attım. Güldü. "Ne yapıyorsun?"
"O zamanda beni çok sinirlendirmiştin şimdi de hâlâ sinirliyim işte deja vu yaşayalım dedim."
Bir taş daha aldım. Taşı denize doğru attım. Sekmedi. Bir tane daha. Sekmedi. Bir tane daha. 3 kere sekti. Sonunda!
Beni görünce elindeki taşı denize doğru attı. Taş denizin üstünde fazla kez sekti. "Denizi sevmiyorum demedin mi sen demin nasıl bu kadar iyi attın?"
"Çok iyi bildiğim için sevmiyorum ya zaten." Ona baktım. "Neden sinirliydin?"
Bir taş daha aldı. Atıp atmama konusunda kararsız kaldı. Derin bir nefes aldı. Taşı attı. Taş 6 kez sekti. Aldığı nefesi geri bıraktı.
"Dedem...o ölüyor Asena."
"Ne demem ölüyor? İnsan ölür mü hiç aniden öyle?"
Dolu gözleriyle bana döndü. "Annemden alışkınım ben ölüme sadece onun son istediğini yerine getiremem...bu da benim canımı öyle bir yakıyor ki."
"Ne son isteği?"
"Evlenmemiz Asena. Bana düğününüzü görmek istiyorum dedi."
Nefes alamadım. Sadece on saniye olsada bayılacakmış gibi hissettim.
"Sen bunu...kabul etmedin mi yani?"
"Hayır...ben seninle ölürüm ama evlilik?"
"Ne demek bu Gökhan?"
"Asena...biz evlenirsek gerçek bir aile olmamız gerekecek. Peki ya sen buna hazır mısın askerliği bırakıp evde çocuğumuza bakmaya. Peki ben hazır mıyım askerliği bırakıp çocuğumuza bakmaya?"
"Evlenen çiftlerin çocuk yapmak zorunda olduğunu bilmiyordum ben."
"Tabiki öyle değil peki madem şöyle düşünelim ya görevde ikimizden biri şehit düşersek? Öbürü geride kalan kişi nasıl yaşayacak...ben şimdiden sen yanımda değilken uyuyamıyorum Asena evlenirsek sensiz kaldığım her anda kafayı yerim."
Denize baktım. O da benim öfkemi emiyor gibiydi dalgalar daha sert vurmaya başlamıştı. "Veya bahane arıyorsun."
Bana baktı. Denizden gözlerini aldığında sanki o mavilik onlara bulaşmış ama karanlığa karışmamak için çaba sarf ediyor gibiydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASENA
General Fiction"Bir gökyüzü meselesi" • • • Zaten gökyüzüde kararmıyor muydu günün sonunda. 💫🤍