20.Bölüm
Arkadaşlarınız gibi
ailenizide kendiniz seçersiniz
ya da onların aileniz olmasını
sağlarsınız.Cenaze evlerinden nefret ederim. Doğrusu kim etmezki? Herkesin ağladığı ve acı çektiği bir yer. Kim böyle bir yerden zevk alırdıki?
Gökhan arabadan ilk inen oldu. İki gündür hepimiz ağlamak isterken ağlayamaz olmuştuk. Çünkü bugünün geleceğini biliyorduk.
Alparslan'ın ailesine haber verme günü.
Saçma olan benim babam mıydı? Yoksa bana kardeş olan Alparslan mı? Kendisini merminin önüne attı. Hep benimle dalga geçen bana laf sokan beni değilde Gökhan'ı koruyan adam benim için merminin önüne atladı.
Hep düşünüyorum merminin önüne atlayan ilk kişi Gökhan'dı onun için atlamış olabilir miydi? Onun içindir herhalde o zaman niye bana son kez öyle baktı?
Hayır Gökhan için. Umuyorum öyle olmasını Allah'ım umuyorum. Çünkü eğer benim içinse sonsuza kadar kendimi affetmeyeceğim.
Sonsuza kadar benim için ölen babamı affetmeyeceğim.
"Gökhan?"
Kapıya vurmuyordu. Daha doğrusu vuramıyordu. Bu eve daha önce gelmiş gibi hemen bulmuştu. Yani gerçekten Alparslan onun için Polat gibiydi. Veya daha fazlası.
Timdeki herkes farkındaydı. Gökhan hiçbirimize bakarken gözünden ışık saçmaz ama Alparslan'a bakarken tam tersiydi. O onun her zaman abisi olmuştu.
"Ben..." Hepimiz ona baktık. Ben dediğinde hepimiz ne demek istediğini anladık. Çünkü hepimiz bu durumda ben derdik. Devamı yoktu. Hiçbirimizin şehit haberini vermeye cesareti yoktu.
Gökhan kapıya vurdu. Bu o kadar yavaştıki sanki bu an sonsuza kadar sürecekmiş gibiydi. Belki bizim için değil ama Gökhan için eminimki böyleydi.
Bir kadın kapıyı açtı. 1.50 boylarında üstünde çiçek desenli bir elbise vardı. Başındaki şal gözündeki gözlük ile Gökhan'a baktı sonra hepimize.
Kimse ağzını açıp bir şey söyleyemedi. Kadının gözleri Gökhanda takıldı en sonunda. Ona umutla bakıyordu. Alparslan'ın nerde olduğunu sorar gözlerle bakıyordu.
Gökhan ağlamaya başladı. O kadar şey yaşamış adam asla yıkılmaz sandığım adam kapının önünde dizlerinin üstüne düşmüş ağlıyordu.
Hayranlıkla bakılan albayın oğlu gözde komutanlardan biri olan Gökhan Ulaç'a zarar gelmez sanıyorduk hatta belki kendiside öyle sanıyordu ama olmuştu işte zarar gelmişti. Hemde öyle bir zarardıki bu kalbi paramparça dizleri çözülmüş gözleri kıpkırmızı olmuştu.
Bir feryat koptu. Dağlar inledi, balıklar denizden kaçtı, bütün askerlerin yüreği yandı. Kadın yere dizlerinin üstüne çöktü. Söylediği tek bir şey vardı sadece tek bir şey.
"Oğlum nerde?"
İnsan bu kadar basit bir soruya nasıl cevap veremezdiki? Veremedik. Hiçbirimiz cevap veremedik.
Biz Alparslan'ın şehit olduğunu mu söyleyemiyorduk yoksa şehit olduğunu kabul etmek mi istemiyorduk?
Belki her ikiside.
Derin nefes aldım. Asla almak istemediğim bir nefes.
"Alparslan Aslan...o dün çıktığı görevde şehit oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASENA
General Fiction"Bir gökyüzü meselesi" • • • Zaten gökyüzüde kararmıyor muydu günün sonunda. 💫🤍