SON YOLCULUK

123 6 106
                                    

(Medya: Murat)

Herkese selammm!!

Bu sefer bir şey demeyim bence direkt başlayalım çünkü sonlara doğru çok "eğlenecuğuz" 🫠

İyi okumalar...

Almina'nın anlatımıyla...

Yaşadığım olayların şokunu atlatamamışken sevdiğim adamın dayak yiyişini görüyordu gözlerim. Deniz'in cansız bedenini gördüğüm yetmiyormuş gibi bir de Murat'ın acı çeken bedenini görüyordum. Bu nasıl bir gündü? Sonuçlar açıklandı diye sevinirken bir anda ne olmuştu?

Murat'ı yumruklamaya devam eden babasını etraftaki insanların yardımıyla oradan uzaklaştırdık. Koşarak Murat'ın yanına gittim. Yüzü kanlar içinde kalmıştı ve gözleri sadece gökyüzüne odaklıydı. Elimi yavaşça omzuna koyup, "Murat, bir şey söyle," dedim korkuyla. Hiçbir şey söylemeden gözlerini gökyüzünden ayırdığında yerden doğrulmaya çalıştı. Ben de canı çok acımasın diye yardım ettim.

"İyi misin?" diye sordum sakin kalmaya çalışarak. Başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Gözünden art arda akan yaşları silip, "Çok üzgünüm, bunları görmeni istemezdim..." dedi kalınlaşan sesiyle. "Murat şu an sorun ben miyim gerçekten? Bir kere de kendini düşün ya... Ne hâle geldin, canının hiç mi önemi yok?" dedim destek olmaya çalışarak. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ayağa kalkmayı denedi ama onu hemen durdurdum. "Dur kalkma, başın dönebilir," dedim omuzlarından tutarken. Başını iki yana sallayarak, "İyiyim, bir şey yok," dedi ve ayağa kalktı.

Bu sırada bölgeye polisler ve ambulans gelmişti. Babasını şikayet etsem yeriydi fakat babası bunu bildiği için kaçmıştı sanırım. Ortalıkta görünmüyordu ve büyük ihtimalle polislerin geleceğini anlayıp eve de gitmemişti.

Deniz'in cansız bedenini siyah ceset torbasına koymuşlardı. Murat'ın ağır adımlarla oraya doğru gittiğini gördüğümde yola atlamış olduğunun farkında olmadığını anlamıştım. Koşarak onu kolundan tuttum ve hızla gelen arabanın yanımızdan korna çalarak geçişini izledim. "Murat dikkat et," dedim kısık bir sesle. Hiçbir tepki vermeden ceset torbasının yanına oturdu. Fermuarı açıp Deniz'in yüzünü elleri arasına aldı ve alnına bir öpücük kondurdu. Ardından başparmağıyla onun yanağını okşadı. Bir damla gözyaşı Deniz'in yanağına düşmüştü. "Özür dilerim... Çok özür dilerim. Affet beni Deniz, sana bile sahip çıkamadığım için beni affet..." diyordu her söylediği cümlede nefesi kesilirken.

Onu izlediğim sırada öfkeli bir kadının bağırarak ve ağlayarak gelişini gördüğümde kaşlarım çatıldı. "Yeter be, yeter! Bıktım senden! Kızımı öldürdün sen pislik!" diyerek Murat'ı, ceset torbasının yanından zorla uzaklaştırdı. Murat gözyaşlarının arasından, "Bari burada yapma... Son kez dokunayım, lütfen," dedi acılı sesiyle. Kadın elinin tersiyle gözünden akan yaşı silip, "Defol git! Senin varlığın herkese zarar, pislik ucube!" dedi çığlık atar gibi yüksek sesle bağırırken. "Defol dedim! Senin yüzünü dahi görmek istemiyorum," derken Murat'ı omuzlarından sertçe itiyordu.

Şaşkınlıkla onları izlerken gözlerim anneme kaydı. Murat'a tiksinir gibi bakıyordu yine. Tabii ailesinin böyle iğrenç bir aile olduğunu görünce Murat'ı onlara göre yargılıyordu. Daha doğrusu bakışlarından öyle anlıyordum.

Ceset torbasının yanından istemeden ayrılan Murat'a döndüm tekrar. Kenardan Deniz'i izliyordu ama bu bile o kadını sinirlendirmişti. "Gitsene Murat! Ne duruyorsun, git! Deniz'in sana ihtiyacı yok bu saatten sonra. Senin kadar iğrenç, pislik bir abisi olduğunu bilseydi seni o da sevmezdi," deyip ekledi. "Şimdi defol git buradan. Eşyalarını topla, ne yapıyorsan yap ve bir daha benim evime gelme sakın," dediğinde sinirden gözleri bir sağa bir sola kayıyordu. Murat hiçbir şey demeden ağır ağır arkasını dönüp yürümeye başladı.

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin