36. bölüm

134 9 0
                                    

Biraz da olsa gerçeklere yaklaştık. Ne düşünüyorsunuz? Andıç ve Melih'in konuşmalarından tahmini birçok şeyi anlasak da aslında görülmeyen ve yazılmayan bir geçmiş daha var. Bu yüzden beklemede ve okumada kalın. Heyecan dolu bölümler bizi bekliyor!

İnstagramdan beni takip edebilirsiniz. *ulduzmakh*

Keyifli okumalar!

***

Anılar silikleşirken geçmişin bazen tozlu rafların arasında yok olduğunun farkına varıyordum. Andıç bir kereside bana geçmişin bu kadar değerli olup olmadığını sormuştu. Hiç tereddüt etmeden geçmişin değerli olduğunu, her zaman hatırlamak istediğimi söylemiştim. O an o duraksamıştı. Annesinin bile var olduğu geçmişi unutmasına ne sebep oldu delicesine merak ediyordum. Bir gün bana bunları anlatacağını biliyordum yine de içimdeki hüzne engel olamıyordum. Dün başını omzuma yaslayıp gözlerini sımsıkı kapattığında kokusunda sonsuzluk uykusuna dalmak istemiştim. Saçlarını okşadığımda ona, annesi gibi hissettirdiğimi söylemişti. Bunun benim için ne kadar değerli olduğundan haberi bile yoktu belki de. Yine de kalbimde bir şeylerin düğümlendiğini hissetmiştim.

Annesine ne olmuştu?

Neden intihar etmişti?

Bana bunu günler önce söylediğinde yüzünde öyle bir ifade belirmişti ki istemsizce canım yanmıştı. Andıç'ı benimsediğim için onun canı acıdığında direkt benim canım acıyordu. Antrenör Memduh bey, Andıç'ın galibiyetinden dolayı yarın dinlenmesini ve bir sonraki haftaya İsviçre Kış Olimpiyatlarına katılım sağlayacağını söylemişti. Benim de gelmemi istemişti fakat o gün finalim olduğu için gidemeyecektim. Ceren ile aynı sınava gireceğimiz için o da gidemeyecekti. Bu durum daha çok canımı sıkmıştı, çünkü yalnız kalacaktı. Üstelik Melek'in 'Melih'e destek amaçlı' gideceğini düşünüp dururken daha çok sinirim bozuluyordu.

Eve geçtiğimde direkt üzerimi çıkartıp, duş almıştım. Aynı kıyafetler içinde 2 gün dolaşmam bile kendimi kirli hissetmeme neden oluyordu. Duşta uzun süre kalmış, tüm kemiklerimin gevşemesiyle birlikte sırtımı soğuk fayansa yasladım. Annem ben geldiğimde evde yoktu. Nerede olduğunu bilmiyordum ama geldiğinde soracağı soruları tahmin edebiliyordum. Onu Andıç'la tanıştırmam gerekiyordu.

Parmak uçlarım buruşmaya başladığında duştan çıkarak üzerime sporcu taytımı ve bana bol gelen kazağımı giymiştim. Saçlarımı gelişi güzel kuruladıktan sonra kurumuş cildimi nemlendirmiştim. Aynada kendi kendime bakarken gözlerimdeki ışıltıları izledim. Andıç'ı tanıyana kadar bu ışıltılar o kadar uzaktı ki bana. Şimdi sanki yaşamımı ona borçluymuşum gibi hissediyordum. Onun için de aynı şeyleri hissettiriyor muydum? Bence evet. Gözlerime bakınca bile teninden tenime akan o sıcaklığın farkına varıyordum.

Bir anda kapım çaldığında annemin tebessüm dolu suratını gördüm. "Hoş geldin, bebeğim." Yanıma gelip saçlarıma öpücük bıraktı.

"Nasıl geçti tatilin?"

"Anne tatilde değildim. Aksilik çıktığı için kalmamız gerekti." Annem inandığını belirten bakışla bana baktı. Nemli saçlarımı okşayarak aynada gözlerimin içine baktı.

"Güzel miydi oralar?" Başımı sallayarak ona çektiğimi fotoğrafları gösterdim.

İlk önce kaşları çatılmıştı. Bedeni gerilmeye başladığında, "Ne oldu?" Diye sordum.

"Sen kaymayı bilmiyorsun ki."

"Evet ama anında alıştım biliyor musun? Sanki senelerdir biliyormuşum gibiydi." Yüzünde buruk tebessüm oluştu.

MÛTENÂ  +18 (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin