40. bölüm

134 11 1
                                    

Bölümde + 18  sahneler olacaktır. 

Şimdi gelelim bölümlere. Güncel olarak yazıyorum ama ilgi az olduğu için stoktaki bölümleri  atamıyorum. Ancak pes etmeyeceğim. Yıllardır bu platformadayım asla pes etmedim de. Ara verdim evet geri döndüğümde okuyucu kaybı yaşamış olsam da Gülden Küle'nin yazımı bitti. Bu seriyi de bitirmek istiyorum. Bir gün değerinin bilineceğine eminim. Seri şekliden devam edecek. Aslında başta ilgi olursa diye serinin devamı gelir diye düşündüm ama yazmadan duramıyorum. Ne kadar kitabın iyi yerlerine ulaşmasını istesem de yazmak benim için tutku. Siz de bu yolducukta benim yol arkadaşlarımsınız. 

İyi okumalar aşklarım. 

İnstagram -ulduzmakh

***

Andıç Gözcü. Güncel zaman.

İsviçre'ye ilk geldiğimde buranın benim için cennetten çok cephene benzediğini anlamıştım. Annemi kaybetmiş üstelik geri dönmemi engelleyen bir mektupla yalnız başına kalmıştım. Aslında çok düşünmüştüm. Geri dönmeli miyim diye fakat mektubun içeriğinde annemin geri dönmemle yemin ettirmesi bile vardı. Siktiğimin hayatında değer verdiğim tek kişi, annemdi. Onu kaybettikten sonra hayatımın yörüngesini kaybetmiştim. Bu yüzden yalnız kalmış, ne yapacağımı bilmemiştim. Ta ki onu görene kadar, ondan haberim olana kadar.

Mayda Ünsal...

Benim hayatımdaki değer verdiğim, ikinci kadındı. İlkini kaybettikten sonra ikinci kadınımı kaybetmeye niyetim yoktu. Ancak gerçekleri öğrenirse benden giderdi. İşte buna dayanamazdım. O zaman ölümümdü. O benim her şeyim olmuşken, şimdi bir anda benden gitmesiyle nefes alamam. Biliyorum, ona bağlanmam belki de garip gelecekti ama ben onunla büyümüştüm. Büyümeyi bırakın, onunla nefes almıştım.

7 sene önce. Andıç'tan.

Tüm hislerim birbirine karışıktı. Buradan hem gitmek istiyor, hem de kalmak istiyorum. Annem alelacele buradan gitmemizi istemişti ama ben yine de buraya gelmemekte kararsız kaldığım için anneme ikna etmeye çalışıyordum.

"Neden anne? Neden gitmemiz gerekiyor?" Burada okulum vardı, üstelik bitirmem gereken bir üniversite de vardı. Alp Disiplini kayakçılığı ile ilgilensem de babam avukat olmamı istiyordu. Bana kalırsa kesinlikle tercih etmek istemediğim bir alandı. Bu yüzden sadece hislerime kapılmak, hayatım boyunca istediğim bir mesleği yapmak istiyordum. Tabii ki bu zor olacaktı. Ona karşı durmam gerekiyordu ama bunun için belirli bir maddiyata sahip olmam gerekiyordu.

Annem karşıdaki duvara bomboş gözlerle bakmaya devam ederken bir anda benimle göz göze geldi. "İsviçre'ye gideceğiz. Sen ve ben."

Derin nefes aldım. "Peki babam? Ona haber vermeyeceğiz mi?"

"Hayır. Sakın."

Telaşla baktı bana. "O şerefsiz baban bir aileyi mahvetti, oğlum. Ben bu acıyla yaşayamam."

"Ne diyorsun anne sen?" İçimde beliren öfkeyle ona döndüm. Bakışları tekrardan bana döndü. Bir damla yaş yanağından aktığında konuşmaya başladı. "Ben bu acıyla senelerdir yaşıyorum, Andıç. Ama artık dayanamıyorum. Göğsümdeki acı, vicdan azabım susmuyor."

"Ne olduğunu anlatacak mısın?" Sıkıntıyla nefes alarak göz yaşlarını sildi. Elimden tutarak, "Ünsal ailesini tanıyor musun?" Diye sorduğunda ona döndüm.

"Hayır, kim ki onlar?"

Bakışlarım annemin acı çeken suratına kaydığında bedeni titremeye başladı. "Baban onların hayatını mahvetti. Küçükken o aileyle çok yakındık. Kızıyla birlikte oynardınız. Daha sonra..." Hıçkırdığında omuzlarına sarıldım.

MÛTENÂ  +18 (final oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin