5.2

5.9K 323 158
                                    

Elimdeki kalemi çevirmekten de sıkılıp sertçe önlüğümün cebine attım. Başım çatlıyordu, nöbet bitmek üzereydi ama bende bitmiştim.

Babam geleli iki gün olmuştu, ona her şeyi anlattığım da "Kararına saygı duyarım, sen onu karşıma çıkaracak kadar güvenmişsen ben de sana güvenirim." demişti canım babam. Karşı çıkmamıştı ama Ayaz bana karşı mesafeliydi hemde iki gündür. Ne olup ne bittiğini de anlamamıştım. Mesaj atmıştım dönmemişti, evine gittiğimde de evde yoktu.

Ne oluyordu bu çocuğa Allah aşkına?!

Hiç yaptığı bir davranışta değildi, hayır aramız bozukta değildi. Babam bile ilişkimize izin vermiş mutlu mesut olacakken ne yapıyordu şimdi?

"Allah seni ne etmesin Ayaz. Bekle sana çok pis trip atacağım." deyip saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Hayır bugün Bengü de yoktu, ben kime derdimi anlatacaktım. Makbule teyzeye gittiğimde de uyuyordu, onu rahatsız etmek istememiştim.

Gerçekten çok geniş bir çevrem vardı, maşallah. Aklıma gelen isimle gülümseyip telefonu elime aldım. Tabii ya bir tanecik kardeşim İbocan'ım vardı. Hızla rehbere girip numarasına tıkladım, telefon çaldıktan sonra yüzüme kapandı. "İnşallah ayak parmağın masaya çarpar İbocan!" diye beddua ettim sinirle. Yüzüme telefonu kapatmıştı, telefonu!

Birkaç dakika sonra telefon çaldığında arayan İbocan'dı, hızla açıp kulağıma götürdüm telefonu. "Niye yüzüme kapattın!" diye bağırdım hoparlöre doğru, muhtemelen şu anda kulağı sağır olmuştu.

"Ahu!" dedi nefes nefese. Sesi çok kötü geliyordu, korkuyla yerimde dikleştim. "Çok kötü bir şey oldu..." dediğinde nefesim kesilmiş gibiydi.

"Ne oldu?" dedim kısık sesle. Sesim elimde olmadan kısılmıştı, "Ayaz." deyip sustu, ellerim titrediğinde telefonu zorlukla tuttum. "Ayaz'a ne oldu?" diye tekrar sorduğumda, sanki nefes almayı unutmuşum gibi soluklarım kesintiye uğramıştı. Bir şey olmazdı değil mi? Ona bir şey olmazdı değil mi?

"Çok kötü, acil gelmen gerekiyor." dedi zorlukla, kelimeler ağzından çıkamıyor gibiydi. "Konum atıyorum acil gelmen gerekiyor." dedi kesik kesik. Telefonu kapatmadan önce "Özür dilerim." deyip telefonu kapattı.

Kafayı yiyecektim gerçekten, az önce gerçekleşen konuşmada neyin nesiydi. Hızla önlüğümü çıkarıp montumu giydim, telefonuma gelen konuma baktığımda buraya çok yakın bir yerdi.

Neredeyse koşar adımlarla ilerliyordum, Ayaz'a bir şey olmamıştır değil mi? Ama ibocan'ın sesini ilk defa bu kadar kötü duyuyordum...

Konumun gösterdiği yer hastaneye yakın olan bir mekanı gösteriyordu. Mekanın önüne geldiğimde kapıyı açıp direkt içeriye daldım. Ama gördüğüm manzara ile ağzım açık kaldı...

Yer tamamıyla güllerle doluydu ve mekanın süslemesi kırmızı üzerine dekore edilmişti. Kapının önüne doğru beyaz takım elbise ile gelen Turan'ı görünce şaşırdım, çok yakışıklı olmuştu. Elinde bir tane papatya tutuyordu, nazik bir şekilde papatyayı uzattı. Eliyle içeriyi işaret etti, güllerin oluşturduğu yolu takip ettiğimde bu sefer karşıma Mert çıktı, o da aynı şekilde beyaz takım elbise giymişti, aynı nezaketle papatyayı bana uzattı.

Ne olduğunu anlayamıyordum, Ayaz neredeydi? Bu mekan neden böyle süslenmişti, en sevdiğim çiçek olan papatya neden bana veriliyordu. Bu hazırlıklar ne içindi? Aklıma gelen ihtimalle yutkundum.

Güllerle dolu yolu yürümeye devam ettiğimde bu sefer beni karşılayan Haso'ydu beyaz takım elbisenin içinde oldukça şık duruyordu, o da elindeki papatyayı bana verdi. Bir iki adım sonra Ahmet'i gördüm bana gülümseyip papatyayı uzattı.

SON AN | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin