(20 EKİM 2022)
Hani bazen konuşmak istersin de nereden başlayacağını bilemezsin ya! Anlatmak istersin kelimelerin yetmez,susmak istersin gönlün el vermez. Kalbine akıtırsın damla damla o da tutamaz içinde yetiştirir göz pınarlarına. İşte öyle bir yerden başlıyorum satırlarıma…
Ne kadar da çok kaybettik ve kaybediyoruz öyle değil mi? İnsanlığımızı kaybediyoruz bir kere! Kendimizi unutuyoruz,nereden geldiğimizi,niçin var edildiğimizi. Oysa yoktan var edilmedik mi biz. Bir rahme düşerek başlamadı mı yolculuğumuz? Toprak değil mi bizim maddemiz,hani ayaklarımızın altında ezip kirlettiğimiz halde tevazu sahibi olan o toprak var ya; işte orası değil mi döneceğimiz yer? Allahtan gelip yine ona döndürülmeyecek miyiz? O zaman nedendir bu kibir,gurur. Kimedir bu isyan,bu bitmeyen tufan? O değil miydi bize bu nimetleri sunan,bir yılda dört mevsimi yaşatan,milyonlarca parçadan bir bütün oluşturup dünyanın en muhteşem varlığını yaratan. Ona nefes veren,canlandıran.
Sahi ne çabuk unuttuk biz bunları ?
Unuttuk mu unutulduk mu?
Hani diyor ya Rabbimiz; “ Ben insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım!” Meğer ne çok meraklıymışız başkasına kul olmaya! Ne haddimizi bilmez varlıklarmışız da köreltmiş gözümüzü bu dünya!
Hani hep hatalı,suçlu arıyoruz ya yaptıklarımıza, “Ben ne güne duruyorum” diyen var mı acaba? Nankörlükse hepimiz nankörüz şükredemediğimiz için Allaha! Bir suçlu arıyorsan aynaya bak ki göresin orda. Öldürmek günahsa hepimiz günahkarız , hepimiz katiliz bu hayatta! Sen ölüyü yalnızca bir cesetten mi ibaret sanıyorsun? Kırdığımız kalpler, yıktığımız umutlar,dağıttığımız insanlar yetmez mi bir ölüyü anlatmaya? Ya da hangimiz iki yüzlü değiliz ki bu zamanda? Sevgimizi göstermeyerek, duymazdan, görmezden gelerek,duygularımızı gizleyerek iki yüzlülük yapmış olmuyor muyuz yoksa? Zenginliği neden mal’dan ibaret zannediyoruz mesela? Ya da neden rızkı parada görüyoruz yalnızca? Oysa bize verilen sevgi bile layık değil mi ömür boyu kalbimizde rızık diye taşınmaya? Rızka değil Rezzak’a bağlı olsak ya! Alacak bir nefesimiz olduğuna, başını okşayacak evlada, elini öpecek ana babaya,sağlığımıza,ağlayacak bir kalbe sahip olduğumuza,gören gözümüze,duyan kulağımıza,seven ruhumuza,güneşin doğuşuna,ay’ın ışığına,paylaşacak lokmamıza, bir başkasının hayalinde yaşattığı şeylere sahip oluşumuza bir bakıp, ne kadar büyük bir servetimiz olduğuna,nasıl zengin olduğumuza bir baksak,bir görsek ya!
Her şeyin varlığına mı şükredilir sanıyorsunuz hayatta? Oysa yokluğuna şükredecek ne kadar çok şey var bir baksan ya etrafına. Gözlerini bir kere de güzelliklere çevirsen, onları akıtsan ya kalbine.
Hayat, bir pencereden bakarken öbür taraftaki kaçırdıklarımızdan ibarettir aslında. Önden giderken arkada bıraktıklarından, sağına bakarken solunda kalanlardan… Kısaca hep yetişmek için koşup her seferinde de kaçırdığın şeylerden, hem kazanıp hem kaybetmekten, bir türlü sonuna varamadığın yollardan, hep… Hep doymak bilmeyen nefsinden, bitmek bilmeyen isteklerinden ibaret.
Hayatın kanunudur bu; Kazanırken kaybetmek, kaybederken kazanmak! Ne yaparsan yap,ne kadar koşarsan koş, iki değil dört gözün de olsa her şeyin bir sonu olan yerdeyiz. Bunun farkına varıp ona göre yaşasak ya.
Bizde şu yalan dünyada haddimizi bilip fani bedenlerimize sızan, gururumuzu, kibrimizi, kinimizi,kötülüklerimizi bir kenara bırakıp RABBİMİZİN sevdiği duyguları yaşasak ,yaşatsak ya…
![](https://img.wattpad.com/cover/364871636-288-k359995.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ MANOLYA
PoetrySizlere ne bir kurgu ile ne de yalan duygularla geldim. İnsanoğlu doğuyor, büyüyor, bir şekilde yaşayıp ölüyor. Kötü olan şu ki; bazı insanlar hiç sorgulamıyor. Hayatın içinden kesitlerle geldim size... Hüzün, mutluluk, öfke ve daha fazlası. Biraz d...