(4 HAZİRAN 2023)
Ne yazık ki bizim toplumumuzun büyük bir kesiminde anne-baba olmak; çocuğun yalnızca fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak, yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesine yardımcı olmak şeklinde algılanıyor. Oysa “Her insanın” fiziksel ve biyolojik ihtiyaçları dışında duygusal ihtiyaçları da vardır. Her insanın fıtratı gereği; sevgiye, ilgiye, güler yüze, güzel söze ihtiyacı vardır. Peki insan hayatının başlangıç evresi bebeklik, çocukluk olduğu; dolayısıyla duygusal ilişkiye ve ilgiye en çok onların ihtiyacı olduğu halde neden ayrım yapıyoruz? Bunlar da bir ebeveynin en temel görevi değil mi?
“Çocukların karınlarını ve zihinlerini doyurduğumuz kadar ruhlarını da beslemeliyiz” diyor Michael Marshall. Bunları bile bile neden ruhsuz, duygusuz, sevgiye aç çocuklar yetiştiriyoruz?
Buna ek olarak Doğan Cüceloğlu hoca diyor ki; “Çocukluğunda anne ve babalarının gözünde değer bulamayanlar ömür boyu değerini başkalarının gözlerinde ve sözlerinde ararlar.”
Biz o çocuklara çok şey borçluyuz! Bilinmemesini anlarım ama öğrenilmemesini asla..!
Vermeden alamazsınız ve ne verirseniz onu alırsınız. Saygı görmek için saygılı olmak zorundayız. “Saygı sadece küçükten büyüğe gelen bir davranıştır” algısını yıkmak zorundayız. Saygı büyükten gelir, küçük de büyüğü cezp ettirir. Her insanın, “bakın çocuğun demiyorum!” kendine özgü duygu düşüncesi, yaşam tarzı, fikirleri olabilir ve biz bütün farklılıklara rağmen “yaşını ayırt etmeden” karşımızdakine saygı duyabildiğimiz zaman olgun bir insan, olgun bir ebeveyn oluruz. Çocuğa terbiye vermenin sırrı; dayakta, azarda, zorbalıkta değil, onu sevmek, ona saygı duymakta, önemsemekte ve sağlıklı iletişim kurmada gizlidir.
Farkında mısınız? Çocuklarımızı ilk zehirleyen kişi bizleriz. Onları susturarak, cezalandırarak, kıyaslayarak, saygı duymayarak yapıyoruz bunu. Onları kötü, merhametsiz, vicdansız yapan, topluma kötü insanları koyan da bizleriz. Hiç kimse kötü bir insan olarak doğmaz. Hiçbir çocuk “ben büyüyünce kötü olacağım” demez. Onu duygusuz yapan şey, çocukluğunda karşılanmamış ya da eksik bırakılmış duyguları, içinde yaşadığı koşullardır. Onu vicdansız yapan şey, kuşu ölen çocuğa taziyeye giden Peygamberimiz (s.a.v)’i unutup; kini, öfkeyi, sevgisizliği, acımasızlığı aşılayan büyüklerdir. Ünlü Fransız yazar Viktor Hugo’nun; “Tanrı hiçbir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz! Onu kötü yapan, kötü eğitimdir! Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir. Zavallı yavruları da çekip yutar” sözü bu yazılanları destekler niteliktedir. Bugün dünyanın dört bir yanı, çocuk olamamış ama kötü oldurulmuş insanlarla dolu. O insanların derinliklerine indiğiniz zaman hepsinin bir sebebi olduğunu göreceksiniz. En basitinden kendinize bir bakın aynada. Nedir bu öfkenizin sebebi? Sizi çocuğunuzdan uzak tutan, ona sarılmanıza engel olan şey nedir?
Çocuklarınızın yüzüne bakın sonra, gözlerine, sizden beklentilerine bakın, göreceksiniz ki bir çocuk her şeyden önce ruhunun doyurulmasını ister.
Unutmayın! Kötü insan yoktur, kötülüğe itilmiş çocuk vardır.
Düşmanı dışarıda aramadan önce kendinizi sorgulayın.
Sen de bir çocuktun suçun yoktu. O da bir çocuk suçu yok:)
Hz. Ali Efendimiz buyuruyor ki;
“0-7 yaş döneminde çocuklarınızla oynayın; 7-14 yaşta bilgilendirin; 14-21 yaşta arkadaş olun. Bu dönemleri güzel yaşadıysanız sonra kendi haline bırakın. O yolunu bulacaktır.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ MANOLYA
PoetrySizlere ne bir kurgu ile ne de yalan duygularla geldim. İnsanoğlu doğuyor, büyüyor, bir şekilde yaşayıp ölüyor. Kötü olan şu ki; bazı insanlar hiç sorgulamıyor. Hayatın içinden kesitlerle geldim size... Hüzün, mutluluk, öfke ve daha fazlası. Biraz d...