'Göksun tanınmışlığı sayesinde mi koruyacaksın kendini benden?
Tatlım, ben sınırları aşmak için varım.'
-H.
*
Nişanlanacağım haberini medyada kimse bilmiyordu.
Ben yayınevinde söyleyene kadar.
Birinde suç bulduğumdan değildi ama izin almak için genel editörle, yayınevi sahibiyle konuşmak zorunda kalmıştım. Sonra da ekibe söylemiştim. Herhangi biri olabilirdi, birileri duymuş da olabilirdi ve bunu pek abartmıyordum o yüzden.
Ama her yerde Araz Göksun'un evleneceği haberleri vardı. Yüzükten bunu anlamamaları garip gelmişti zaten ama ciddi ciddi nişan hakkında herkes bir şeyler diyordu. İnsanların nişan için Çırağan Sarayı'nı kapatacağımızı söyledikleri bir sürü yorum vardı.
Zenginlerin zenginlikleri hakkında herkes fazla büyük bir yanılgı içindeydi bence. En azından anladığım kadarıyla rezidansta oturan zengin tayfa böyle şeyler için güzel mekanlar bulsalar da çar çur etmiyorlardı paralarını.
Yeni yıla girerken herhangi bir kutlama ya da partide bulunmadık. Araz'la salonda oturmuş kendi halimizde telefonlarımızla uğraşırken anlamadan girmiştik 2024'e. Sonra da birbirimize iyi seneler dilemiş, gidip uyumuştuk.
Uzak duruyordum. Çok fena uzak duruyordum Araz'dan. Araya koyduğum mesafenin üstüne on katı bir mesafe daha eklemiştim ve Araz da hiç sorun ediyor gibi davranmıyordu. O yüzden çok büyük bir dert olmuyordu bu. Sadece oturuyorduk.
Bütün hafta işleriyle uğraşmıştı. Ben de bir gün işe gidip izin almıştım ve o kadardı. Sonrasında da Araz'ın annesi herkesi ayarlamıştı ve ayın üçünde gitmiştik Isparta'ya. Bütün ailesi yarın sabah gelecekti ama Araz ve ben bir gün öncesinden gitmiştik.
Araz bu sefer otele gitmişti direkt. Bense ablamların evindeydim.
Annem sabah geliyordu.
Babam ve eniştem salonda oturmuş ana haberleri izliyorlardı. Ablamsa hala son hazırlıklar peşindeydi.
Bir ara elbisem olmadığını söylemiştim ve bir tık delirmişti. İki gün önce falandı. Sonra hızlıca kendimi bir alışveriş merkezine atmıştım. Bu durumda ablamdan bir de istemede giyilecek elbise alınması uyarısı ile karşılaşmıştım.
İki elbisem vardı. İstemede beyaz uzun kollu ama kısa bir elbise, nişanda yeşil, askılı ama uzun bir elbise giyiyordum.
"Akşam yemeğini yemiş mi?" dedi birden eniştem. Kafamı kaldırdım. Bana baktığı için bir an anlamadım.
"Kim?"
"Araz. Yemiş mi?"
"Bilmem. Yemiştir herhalde. Konuşmadık. Uyuyacaktı en son." dedim hızlı hızlı. Sallıyordum. Uyuyup uyumayacağını da bilmiyordum aslında.
"Neydi şu adamların adı ya ben yine unuttum Nare?" dedi babam. Ablam derin bir nefes aldı.
"Araz'ın babasının adı Aslan."
"Tamam."
"Dedesinin adı Yunus. Amcaları da sırayla Kartal, Şahin ve Doğan."
"Aile aile değil, hayvanlar alemi." diye homurdandı babam. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama ablam direkt güldü.
"Emin ol Beyza Göksun da aynısını söyledi. Başta o da şaşırmış." dedi. Babam derin bir nefes aldı sadece.
"Yarın kaçta gelecekler buraya?" dedi babam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANÇER (TAMAMLANDI)
Teen FictionEvine gelen bir zarfın içinden çıkan göz ile peşine yanlışlıkla ülkede elli senedir bulunamamış bir seri katili saran Saye'ye bu durumda yardım edecek kişi bilinen bir iş adamı olan Araz Göksun olmuştur. * 2.9.23