'Adetim tek gözdür.
Sizin için bu seferlik iki oldu.'
-H.
*
Samsun'da doğmuş, sonra da neredeyse hiç şehir dışına çıkmadan uzun bir zaman geçirmiştim. Annemler boşandıktan sonra ise annemle Samsun'da kalmıştık. Oradan gittiğim ilk yer üniversite için İstanbul olmuştu. Sonra da ablamın düğünü için Malatya'ya gitmiştik. Bir de Isparta'ya gidip gelirdim sadece. Onun dışında hayatımda çok fazla şehir değiştirmemiştim.
Buna pişmandım çünkü üniversitede bir sevgilim İzmirliydi ve yaz için beni yazlıklarına davet etmişti ama ben bir şeyler uydurup gitmemiştim. Keşke gitseydim.
İzmir harika bir yerdi. Belki Araz'la geldik diye olabilirdi ama gerçekten güzeldi. Saçma bir şekilde soğuktu ve Araz'ın beni götürmekten bahsettiği bombacı da boyozcu da aynı yerdeydi ve oradan deniz kenarında tatlı tatlı yürüme hayali kurmuşken rüzgârdan ağzımız burnumuz birbirine girdiği için onu yapamadan daha iç kısımlarda dolaşmıştık.
Asansör diye bir yerden bahsetmişti. Beraber oraya da gitmiştik ama orası da rüzgârdan ölüyordu zaten.
Fuara gittiği gün hariç her gün dışarıda geçirmiştik günlerimizi. Bir araba kiralamıştı ve Efes'e de gitmiştik. Şirince de bir uğradığımız nokta olmuştu. Gerçek anlamda İzmir'e gelmiş herkes ne yaparsa tamamen aynılarını yapmıştık, sadece yaz aylarında olmadığımızdan denize girmemiştik ama onu da oteldeki havuzla telafi etmiştik.
Ciddi anlamda bütün iş sıkıntıları, Buse ve Hançer kaosundan falan sonra birkaç gün dünyadan kopmuş gibi yaşamıştık ve hiç sosyal medyada yorum falan okumasam da ikimiz de birkaç hikâye atmıştık ve bunların Twitter'da paylaşıldığını her sabah daha da artan bildirimlerim sayesinde anlıyordum.
"Nasıl sevdin o şeyi anlamıyorum." dedi Araz birden. Güldüm sadece.
"Bence tahinlisi çok güzeldi ama sadesi de müthiş."
"Yağ yiyormuş gibi hissettiriyor insana."
"Madem boyoz sevmiyorsun beni niye boyozcuya götürdün?"
"Çünkü İzmir'e gidip de boyoz yememek büyük bir ayıptır." dedi. Güldüm.
"Hem bombayı da beğendim, ona laf etmedin?"
"Çünkü çikolatalıydı. Ben de seviyorum onu."
"Beyaz çikolatalısı daha güzeldi."
"Bence ilişkimiz hakkında konuşmamız gerekiyor."
Büyük bir kahkaha attım sadece. O arada evin önünde durduk. İkimiz de arabadan inerken Araz valizi aldı. Anahtarı kapıdaki görevlilerden birine verdi. Tek valizle gittiğimizden o taşıyordu sadece. Diğer eliyle de elimi tutmuş son birkaç aydır yaşadığım yer olan GÖK-KONUT'a girmiştik ki hemen lobideki koltuklarda oturan tanıdık bir sima ile duraksadım.
Benim duraksamamla Araz da durdu. Sonra bana baktı.
"Ne oldu?"
"Ne işi var bu kızın burada?" dedim direkt. Gözlerim ondan tekrar koltuklarda oturan Buse'ye kaymıştı ki o da bizi gördü.
"Kim?" dediği sırada çevirdi kafasını ama Buse çoktan kalkmış bize doğru geliyordu.
Aldatma haberleri çıkmıştı. İzmir'e gitmeden hemen önce çok kısa bir Twitter turu yaptığımda görmüştüm. Takipçilerinde düşüşler yaşanmış olsa da büyük bir düşüş değildi bu. Birkaç bin kişiydi ama sanırım mesleği sosyal medya olan insanlar için kötü bir durumdu. Bilmiyordum, ilgilenmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANÇER (TAMAMLANDI)
Teen FictionEvine gelen bir zarfın içinden çıkan göz ile peşine yanlışlıkla ülkede elli senedir bulunamamış bir seri katili saran Saye'ye bu durumda yardım edecek kişi bilinen bir iş adamı olan Araz Göksun olmuştur. * 2.9.23