'Ama sen böyle yaparsan ben daha çok sinirleneceğim.
Hadi tatlı Sayecik.
Çok acımayacak.'
-H.
*
Çok sürmeyecek.
Böyle demişti bana Araz. Çok sürmeyecek demişti. Ama sürmüştü. Çokluk ve azlık herkese göre değişebilen kavramlar olsa da bence iki hafta yeteri kadar çoktu.
Herkes için de çok olacağına emindim.
Konuşmuyorduk. Her gün her dakika konuşmamayı konuşmamazlık saymazdım. İlk gün eve geldiğimde konuşmuştuk. Her gece iyi geceler yazmıştık birbirimize birkaç gün. Ama sonra onlar da kesilmişti. Ben onu bunaltmamak için yazmadım, o niye yazmadı hiç sormadım ama üç gün olmuştu biz konuşmayalı.
Ablama çaktırmadım konuşmadığımızı. Enişteme ise her şeyin öylesine olduğunu düşündürttük ablamla. İşimle alakalı iki haftalık bir boşluk varmış gibi davrandım. Ablam da ben de Hançer'den hiç bahsetmedik enişteme. Aramızda da konuşmadık.
İzni benim yerime Araz aldı Kamuran Bey'den. Uzaktan çalıştık ekiple. Bilgisayarım dahil her şeyi evde bıraktığım için ablamın bilgisayarı ile hallettim işleri. Biraz bile kafamı dağıtmadılar ama yine de yapmak zorunda oluşum beni birkaç saat bilgisayar başında bıraktı günlerce. Ekibe ve Kamuran Bey'e ablamın zorlandığını, eniştemin de şehir dışında olduğu yalanını söyledim. Araz da öyle demişti zaten.
Kamuran Bey izni alan Araz olduğundan sesini çıkartmamıştı.
Her günüm ablamın kusmasını duyarak başlıyordu. Biraz kendine geldiğinde kalkıp işe gidiyorlardı eniştemle. Her gün evde yalnızdım ve evlerinde sığıntı gibi yaşadığım için her akşam yemek yapıyordum onlara. Her gün gerek olmamasına rağmen evi temizliyordum. Her yemekten sonra mutfakta bulaşık yıkıyordum.
Ablam kızsa da görünce, birkaç kere sigara da içmiştim eniştemin paketinden alıp. Ama çok da üstüme gelmemişti bu durumda ablam.
Lise son sınıftayken de ders stresi yüzünden boğazımı acıtıyor, kafamı dağıtıyor diye başlamıştım sigaraya. Şu anda da aynı mantıkla içiyordum bazen. Tam olarak başlamasam da bir şekilde içiyordum.
Şu anda da içiyordum mesela.
On beş şubata girmiştik. Saat gecenin bir buçuğuydu. Balkondaydım.
Etrafta kimseyi görmüyordum ama var olduklarını biliyordum. Evi izleyen, bizi korumak için burada olan birkaç kişi olduğunu biliyordum.
Hiç kıyafetim yoktu mesela. İç çamaşırını gidip bir marketten alarak halletmiştim. Aynı sütyeni giyiyordum hala, bir ara yıkamıştım eniştem evde yokken ve onlar eve gelene kadar kurumuştu. Ablamın elbiselerini giyiyordum. Evden hiç çıkmadığım için sorun olmuyordu bu.
Yorulmuştum. Gergindim. Korkuyordum.
Araz'ı çok özlemiştim.
Telefonumun şarj aleti bile yoktu. Bütün gün ablamın şarjıyla kendiminkini şarj edip gece ona veriyordum.
Sigaran çektiğim nefesi üflerken elim telefona gitti. Girip sosyal medya hesaplarımda dolaştım biraz. Herhangi bir şey bulamayınca Twitter'a girdim. Birkaç dakika kadar kaydırdım sayfayı. İnsanların iki haftadır ortalarda olmamamı fark etmediklerini ummak saçmalıktı. Herkes komplo teorilerine başlamıştı bile. Araz'ın beni öldürüp yeni başlayan herhangi bir inşaatın temeline attığını söyleyenler bile vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANÇER (TAMAMLANDI)
Teen FictionEvine gelen bir zarfın içinden çıkan göz ile peşine yanlışlıkla ülkede elli senedir bulunamamış bir seri katili saran Saye'ye bu durumda yardım edecek kişi bilinen bir iş adamı olan Araz Göksun olmuştur. * 2.9.23