(Medya: Murat)
Yine bir doğum günü bölümüne hoşgeldinizz!!!
Almina'nın doğum günü de Murat'ın doğum gününden sonra olduğu için art arda doğum günlerini okumak biraz garip gelebilir...
O zaman hadi bölüme geçelimmm
6 Mayıs...
Bugün de benim doğum günümdü. İki gün art arda doğum günü kutlayacağım kırk yıl düşünsem aklımın ucundan bile geçmezdi. Çok garip değil mi? Sevdiğim adam ile neredeyse aynı anda doğmak. Gerçi aynı anda derken saat farkından bahsediyordum. Aramızda bırakın ayı, iki gün bile yoktu.
Sabah uyandığımda ilk annem ile babam doğum günümü kutlamışlardı. Ardından annemin en sevdiğim arkadaşı olan Tuğba teyze aramıştı. Onu çok seviyordum. Biz onunla teyze yeğen ilişkisi yaşıyorduk. Çok içten bir insandır kendisi ve hiçbir doğum günümde aramamışlığı olmamıştır şu güne kadar.
Tuğba teyzemle de konuştuktan sonra canım dayım aradı. Dayımı konuşmaya bile gerek yoktu. Onu kelimelerle anlatamazdım çünkü biz onunla çok farklıydık. Dayım kadar kafa dengim olan -her dakika tartıştığımızı göz önünde bulundurmazsak- bir insan daha tanımamıştım. Onun eşi benzeri yoktu ve onu gıcık tavırlarıyla çok seviyordum. Bazen düşünüyorum, acaba doğdumda ilk kucağına o aldığı için bizim aramız bu kadar iyiydi?
Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Alo?" dedim dayımın karşılık vermesini beklerken. "Alo..." dedi beni taklit ederek. Saniyesinde benimle uğraşmaya başladı, görüyorsunuz...
Güldüğümde dayım da güldü. "N'aptın ya?" diye sordu. Dayım Mersin'de yaşıyordu ve bilerek oradakilerin konuşma tarzı ile konuşuyordu. Dümdüz ne yaptın ya diye sormuyordu yani. Oradaki "ya" kelimesi ağzından garip bir telaffuz ile çıkıyordu. Ben de dayımın tayfası olarak onu taklit ediyordum tabii ki. "İyiyim sen n'aptın ya?" dedim sırıtarak onu taklit ederken. "Valla ne yapayım Melek... İki gün iyiysem üç gün kötüyüm..." diyerek sesini inceltti. Evet, dayım telefonu açtığından beri taklit yapıyordu. Ben hâlâ dayımın özüyle konuşamamıştım.
Bu "iki gün iyiysem üç gün kötüyüm" lafı da annem ile dayımın babaannesinin bir repliğiymiş. Dayım da ailemizin meşhur taklitçisi olarak sürekli birilerini taklit ediyordu ve bu bunlardan sadece bir tanesiydi. Yaptığı taklitleri saymaya ömrüm yetmezdi. İşin garip yanı bütün taklitleri tıpa tıp aynı yapmasıydı. Normal değil işte ben diyorum...
"Ne oldu da kötüsün?" dedim üzülmüş gibi yaparak. "İşte yavrum kalp var şeker var tansiyon var..." diyerek babaannesinin taklidini yapmayı sürdürdü. Dayı artık özüne dön, ben seninle konuşmak istiyorum.
İkimiz de son dediği şeye güldük ve sonunda dayım düzgünce(!) konuşmaya başladı. "Aslan yeğenim doğum günün kutlu olsun!" dedi neşeli bir sesle. Ha tabii bir de "aslan yeğenim" diye bir hitap şekli var. Ben de ona aslan dayım diyordum. Hem ne var, hangi yeğen dayısıyla normal bir ilişki yaşıyordu? Şahsen hiç görmedim.
"Teşekkür ederim aslan dayım," dedim gülümseyerek. Ona aslan dayım deyince kendimi ilginç bir şekilde güzel hissediyordum. "Ne alayım sana?" diye sorunca, "Bir şey alma ya, gerek yok," dedim gözlerimi pencereye çevirirken. Dışarıyı seyrederek telefon konuşması yapmak eğlenceli bir aktiviteydi.
"Yok alacağım, neye ihtiyacın varsa onu alayım diye sordum," dediğinde evi baştan aşağı süzüp neye ihtiyacım olabileceğini düşündüm. Her şey vardı maşallah... "İhtiyacım olan bir şey yok," dedim tereddüte düşen sesimle. "E bul bir şey o zaman," dedi bu sefer de. Ya ne acelesi vardı şimdi? "Nasıl bulayım yok işte," dedim ben de ısrarla. "İyi o zaman uğurlar olsun," demesiyle kahkaha atmıştım. "Ya ben kendime nasıl hediye bulacağım?" diye sordum yakınarak. "Tamam sus uğurlar olsun," deyip ekledi. "Neyse görüşürüz yeğenim. Bulurum ben bir şey," dedi. Sırıtırken, "Görüşürüz," dedim ve telefonu kapattım.
![](https://img.wattpad.com/cover/346282590-288-k836227.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Rağmen...
Novela JuvenilÇocukluğunda babasından ağır şiddet gören Murat, hayatı boyunca babasına benzememek için çabalar. Hayali yerine koyduğu hedeflerini böyle bir babaya rağmen kazanır, asla pes etmez. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir anda kalbine güzel bir his yerleş...