Bölüm 15: Tetikleyici Görüşme

335 39 6
                                    

Çok farklı bir zaman diliminden gelmiş olmak ve bu çağın tüm zorluklarıyla yüzleşmek, yaşamaya çalışmak gerçekten çok zor. İçinde doğup büyüdüğümüz zaman şartları o kadar önemli ki, bizim karakterimizi kısmen yaşadığımız zaman dilimi belirliyor. Kendi yaşadığım yirmi birinci yüzyılın aslında benim için o kadar zor olmadığını anladım. Zor olan şeyler sadece benim için değil, herkes için öyleydi. Bizim Cumhuriyet'imiz vardı. Bizim yasalarımız, kanunumuz vardı. Burada gözle görülür bir mutlak yönetim olsa da insanlar kendi adaletini, kendi yasasını ve kendi doğrularını benimsiyor.

Ama bu çağ o kadar farklı ki, çok az da olsa dengesiz olmak gerekiyor. Zeki de olsan, aptal da olsan kırıntı kadar deli olmak mantığını yitirmeni engelliyor. Tamamen delirmemek için bulduğum çözüm savunmadan çok saldırı. Yaptıklarımın ne kadar doğru olduğunu veya ne kadar yanlış olduğunu bilmiyorum. Sakin kalmak için yazıyorum, yazmalıyım. Son birkaç günde olan şeylerden aklımı kaçırmamış olmamın tek sebebi buraya nasıl adapte olacağımı öğrenmiş olmam.

Yaklaşık dört aydır buradayım. Çok zordu. Pes etmek istediğim zamanlar da oldu ama vazgeçmemeliyim. Yorgunum; hem de çok yorgunum..

"Tavşanım? Gelebilir miyim?" Marcellus'un sesini duyduktan sonra yazdığım kağıtları alelacele toparlayıp çekmeceme koydum. Panik olmak elimi ayağımı birbirine dolaştırıyordu.

"Evet!" neden bağırmıştım ki? Kapı açılıp içeriye Marcellus girdiğinde ağır adımlarıyla bana yaklaştı. Başımın üstüne öpücük kondurup karşımdaki koltuğa kendini bıraktı.

"Biraz yavaş otursana! Koltuğumu kıracaksın!" ben yanındayken Marcellus hiçbir hareketine dikkat etmiyor, adeta beş yaşında bir çocuğa dönüşüyordu. Söylediğim şeye sadece surat asıp göz devirdi.

"Ne kadar da sevgi dolusun Lia. Beni bu kadar sevmen kalbimde havai fişekler patlatıyor." ses tonundaki bariz değişimi ve alayı duymamak imkansızdı. Söyleme tarzı çok komikti.

"Evet çok sevgili abiciğim, seni buraya hangi rüzgar attı? Bugün sarayda olman gerekmiyor muydu?" bir bacağını diğer bacağının üstüne atıp koltuğa yayıldı.

"İşlerim erken bitti, bende koşa koşa sana geldim. Kötü mü yaptım? Beni özlemedin mi? Gideyim mi? Yok buraya kadar geldim gitmem. Aslında beraber vakit geçirelim istiyorum, olur mu?" ben cevap veremeden konuşmaya devam etti. "Olur olur, neden olmasın. Hadi hazırlan." aniden ayağa kalktı. "Brigitte!" diye bağırmasıyla kapı tıklatılıp açıldı.

"Leydini hazırla." Brigitte direktifi yerine getirmek için hızlı adımlarla kıyafet odama gitti.

"Madem emrivaki yapacaksın niye beni omzuna atıp çıkarmadın ki? Hem soruyorsun hem kendin cevaplıyorsun Marci. Konuşurken nefes almayı da unutma." yine göz devirip bana baktı.

"Giyin gel hemen, ahırın orada bekliyorum." ben cevap veremeden odadan çıktı gitti. Brigitte'in yardımıyla hızlıca üstümü değiştirip saçlarımı ördüm. Merdivenlerden aşağıya inerken Rosemary'le karşılaştık. Aklından neler geçiyorduysa beni farketmedi bile.

"Neler düşünüyor benim güzelim?" diye sormamla ürküp elini kalbine koydu. Dengesini sağlayabilmek için trabzanlara tutundu.

"Of abla! Korkuttun beni!" eli hala kalbinin üstündeydi. Derin derin nefes alıp verdi. Bu kadar korkacağını düşünmemiştim.

Karma Zincir ReaksiyonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin