Gölün kenarında oturuyordum. Ormanlık alanın içindeki o gölün kenarında. Hava aydınlanmaya başlıyordu. Hafif rüzgar tenimi okşarken sadece tek bir noktaya odaklanmıştım. Karşımda beliren yüzle gülümsedim.
"Uzun zaman oldu Eva." sesinin o tatlı tınısı şuan ki sesimle aynıydı. "Seni her zaman izliyorum. Başarılı olacağını hep biliyordum."
"Ophelia." uzandığımda ellerini ellerimin içine bıraktı. Çok eski bir dostumu selamlıyormuş gibi hissediyordum. "Gerçekten uzun zaman oldu. Seni görmeyi çok istiyordum." ona soracağım çok fazla şey vardı. Ophelia'nın gerçekleştirmek istediği şeyleri gerçekleştirmek istiyordum.
"Beni çağırdın, sesini duydum. Seninle konuşmama izin verdi." bakışları ellerimize kaydığında hafifçe elimi sıktı. Tekrar gözlerime baktığında konuşmamız gereken çok fazla şey olduğunu biliyordum.
"Ophelia, doğru olan şeyleri mi yapıyorum? Senin istediğin şeyler bunlar mı? Ne yapacağım?" sorularımın sonunda ışıl ışıl gülümsedi.
"Merak etme sevgili dostum. İlk başta çok endişelenmiştim. Ben olarak ölmeni istemedim. Bu sefer zamanımız kısıtlı değil o yüzden uzun uzun konuşabiliriz." derin bir nefes alıp göle doğru baktı. "Benim öldüğüm ve senin yeniden doğduğun yerdeyiz. Yaşanacak olaylar için hazır olmanı söylemeye geldim Eva. Korkunç bir fırtına yaklaşıyor, belki fırtınayı engelleyemezsin ama korunabilirsin."
"Bana neler olacağını söylemeyecek misin?" endişelenmiştim. Hatta korkmaya başlamıştım.
"Beni öldürenler tekrar harekete geçecek. Sadece bu kadarını söyleyebilirim. Endişelenme, benim sahip olduğumdan daha fazlasına sahipsin, yalnız değilsin. İnsanlarla olan ilişkin seni koruyacak." Ophelia'nın söyledikleri zihnimde yankılanırken içimde bir boşluk hissettim.
"Onlar senin insanların Ophelia. Senin ailen. Ben yabancıyım. Senin olan hayatı kendimin yapmaya çalıştım. Özür dilerim." Ophelia uzanıp gözyaşlarımı sildiğinde, üç ayın sonunda ilk defa ağlıyordum. İnsanların yanında asla ağlamayan, dimdik duran Eva Altun ağlıyordu.
"Ben hiçbir zaman oraya ait olmadım Eva. O hayat asla bana ait olmadı. Ben insanlarla baş edemedim. Kendimi yalnızlığa, sessizliğe ittim. Kimseye güvenmediğim için yalnız öldüm. Ölüm korkutucu değildi, korkutucu olan şey yalnızlığımdı." derin bir nefes aldı ve devam etti. "İnsanlara karşı o kadar yüksek duvarlar ördüm ki Eva, içeriye kimse giremedi. O yüksek duvarların arası benim güvenli alanım oldu. Sonra içeriye biri girdi. Benim ördüğüm yüksek duvarların içine çiçekler ekti. Bana umut verdi. En büyük hatamı onunla yaptım. O hata, ölümüm oldu. Sen benim gibi değilsin; sen gerçek bir savaşçısın. Geriye dönüp baksan neler başardığını görürsün." hüzünlü gülüşü kalbimi bin parçaya böldü.
"Korkuyorum Ophelia. Hayatımda hiç korkmadığım kadar korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, elimden gelen tek şey senin hayatını yaşamaya çalışmak. Fırtınadan nasıl korunacağımı bilmiyorum!" sonlara doğru sesimi yükseltmiştim. Bana anlayışla bakıyordu. Beni anlıyordu.
"Biliyorum Eva ama korku seni hayatta tutacak. Yaşamak için korkmaya ihtiyacın var. Ben sana güveniyorum, sana inanıyorum. Sana inanıyoruz." Ophelia'dan başka bana kim inanıyordu ki?
"İnanıyoruz mu? Başka kim bana inanıyor?"
"Ölümden sonra ruhları ve bedenleri ayıran Tanrı. İkimiz de sana inanıyoruz. Sana tekrar yaşama şansını veren Tanrı'nın sana olan inancı asla sarsılmıyor. Buraya gelmeme de izin veren O'ydu. Tanrı senin yanında Eva, her şey yoluna girecek." uzanıp bana sarıldığında içimde tarif edemeyeceğim duygular peyda oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karma Zincir Reaksiyonu
Tarihi KurguÖlüm, bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ölen bir kıza başka bir hayatta yaşama şansı verilmiş. Eva Altun yaşadığı dünyada hayatını kaybettikten sonra bilmediği bambaşka bir dünyada gözlerini Ophelia olarak açmıştır. Eva...