Merhaba arkadaşlar, öncelikle 5k olduk, çok mutluyum. Gerçekten ilginiz için çok teşekkür ederim. Başlarda çok az bir okunma sayısı ve oy olduğu için motivasyonum çok kırılıyordu ama yazmaktan vazgeçemeyeceğimi anlayarak devam ettim. Şu an yazdıklarımın beğenildiğini bilerek devam etmek çok büyük bir zevk benim için. Lütfen bu bölümde de yorumlarınızı yazıp oylarınızı verin. Bu beni çok mutlu ediyor. İnanın tüm yorumları da severek okuyorum. Umarım siz de bu bölümü seversiniz, iyi okumalar.
İmparatorluk Konsey Binası
Akşam Saat 19.27
Nasıl bir oyunun içindeydim ben? 24 yıllık yaşantımda bir kez bile olsun bana babalık yapmamış, varlığımı yok saymış olan adam şimdi geçmiş karşıma beni kızı olarak kabul ettiğini herkese duyuruyordu!
Bu kadar acımasız olamazlar dedim içimden ama maalesef insanoğlu bundan daha fazlası da olabiliyordu. Demir'i öldürme sebebim bile onunla bağlantılıydı, doğduğum günden beri işittiğim her söz, her hakaret; yaşadığım her kötü günün sahibi ve bir eser niteliğinde olan kırık ruhumun sanatçısıydı bu adam. Babam.
Duyduklarımı sindirmeye çalışarak oturduğum sandalyenin iki koluna elimi geçirerek tüm gücümle sıktım. Evet, şu an hayatımın en acı ama bir o kadar da ironik anını yaşıyor olabilirdim ama buradan infaz kararımın çıkmasını bekleyen aç kurtlara da bu düşüşümü gösterecek değildim. Derin bir nefes alarak vücudumu dikleştirdim ve kendimden emin bakışlarımı odanın içinde gezdirmeye başladım.
Dedem, duyduklarını hazmedememiş olacak ki o da şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Neden şaşırıyordu ki bu kadar? Babana git, belki piçini kabul eder diyen oydu, kabul etmişti işte! Alaycı bir ifade ile yüzüne bakarken histerik bir kahkaha çıktı dudaklarımdan. Tüm salonun bakışları bana yönelmişti, muhtemelen şu an hepsi içinden nasıl bir arsız olduğumu düşünüyordu. Yönetici ailelerden birinin varisini öldürmüştüm ama bu odadaki en rahat kişi bendim gözlerinde.
Boğazını temizleyerek bakışların ona dönmesine neden olan Agah ile tüm sandalyeler bir anda çekilmiş, herkes ayağa kalkmıştı. Sorgulayan bakışlarımı onların üzerinde gezdirirken Akay Atasoy ile göz göze geldim. Bakışlarıyla benim de kalkmam gerektiğini anlatmaya çalıştığını fark edince, sandalyemi çekerek ayağa kalkmıştım. Şimdi oturan tek kişi Kral Agah Ulu Arslansoy'du.
Ellerini iki yana açan Kral,
''Saygıdeğer Konsey üyeleri ve Yönetici Aile Mensupları, emrime sadık kalıp Acil Konsey Toplantısına katıldığınız için Kral'ınız olarak teşekkür ediyor ve Konseyimizi başlatıyorum''.
İki yana açtığı ellerini birleştirerek bize sandalyelerimizi göstererek oturmamızı emretmişti. Evet o Kraldı, bu dünyaya hükmeden yegâne kişiydi ama birkaç gündür benim için sadece Agah'tı bu adam. Kral olduğu bir tokat gibi çarpmıştı o an suratıma. Çok güçlüydü, her şeydi o.
Her şey olan adamın, her şeyi olmak nasıl bir his olurdu acaba...
Komutuyla hepimiz yerimize yerleştiğimizde,
''İlk olarak Nefes'in itirafı ile başlayacağız, kendisi Konsey önünde bana yaptığı itirafı tazeleyecek ve suçunu kabul edecektir'' diyen Agah'a şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerimle dönüp ''Sen ne yapıyorsun'' dercesine bir bakış atmıştım. Bu adamın derdi beni burada öldürtmek miydi?
Belki de öyleydi, dedi iç sesim bir anda. Ne çabuk insanlara güvenmeye başladın sen Nefes öyle. Düşündüklerim bir gerçeğe dönüşmüşçesine hayal kırıklığıyla doldu harelerim ona bakarken. O ise ona olan bakışlarımı fark etmiş, kaşları hafif havalanarak yanlış düşündüğümü hissettirmişti hemen bana. Bu kadar kolay güvenmemeliydim ona. Gözlerini kapatıp açarak, güven bana dercesine başını hafifçe salladı. Güvendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESİSE
General Fiction''Agah'' diye mırıldanan kadının ince sesini duyan adam kollarının sarılı olduğu beli biraz daha sıkarak kadını iyice kendine çekti. ''Söyle Nefes'im, söyle benim güzel kadınım. Ne istersen söyle de önüne sereyim. Yeter ki şu ömrüme ömür katan sesi...