Merhaba arkadaşlar, öncelikle yeni bölümü normal şartlara göre biraz geç attığımın farkındayım ama derslerim başladı ve staj bir yandan tez bir yandan çok zor bir sürece girdim ama her hafta en az 1 bölüm geleceğinden emin olabilirsiniz. Lütfen düşüncelerinizi yorumlarda belirtip oy kullanmayı unutmayın. Şimdiden çok teşekkür ediyor ve öpüyorum sizi.
İki büklüm oturduğum koltuktan çıplak ayaklarımı sarkıtıp yere değmesini sağladım. Uzun süredir aynı pozisyonda durduğum için uyuşmuşlardı. Yerdeki topuklu ayakkabılarıma kaydı gözlerim, topuğu mu eğrilmişti onun? Saatlerdir bizi bıraktıkları salonda oturmuş sessizce bekliyorduk. Sorun şu ki neyi beklediğimizi bile bilmiyorduk. Alican'a ne yaptıkları da tam bir muammaydı. Beni cevapsız bırakıp gitmişti.
Düşüncülerimden sıyrılmamı sağlayan bir ses yükseldi hemen yan koltuğumdan, ''Ay yeter ama! Sıkıldım böyle beklemekten'' serzenişine bana dönerek devam etmişti Güneş, ''Asu, Alican'a bir şey yapmamışlardır değil mi? Öyle gaddar birilerine benzemiyorlardı, hem bize de bir şey yapmadılar. Sonuçta tüm bu olaylara sebebiyet veren de bizleriz yani''.
''Gaddar kelimesi onlar için hafif kalır. Ayrıca bize bir şey yapmadıkları, yapmayacakları anlamına gelmiyor. Çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar'' demişti Arya. Ben de sözlerine katılarak, ''Aynen öyle. Bilmediğimiz bir şeyler dönüyor ve biz bu olayda sadece birer piyonmuşuz gibi hissediyorum. Ama bizi piyon olarak öne atarlarsa piyon olarak şahı da yeriz biz merak etmeyin'' demiştim.
''Alican'ı bir yem olarak attılar Asilkanların önüne. Biraz oyalansınlar diye. Çoktan öldürülmüştür yani'' demişti Derin uzandığı kanepeden doğrularak.
''Eller havaya! Cinayet suçundan Krallık tarafından tutuklusunuz!''
Merdivenlerden gelen sesle irkilerek yerimden kalktım. Kızlar da yerlerinden doğrularak merdivenlere dönmüştü. Ne oluyordu burada? Tutuklanıyor muyduk? Biz zaten Krallık tarafından burada tutulmuyor muyduk? Ne olduğunu anlamaya çalışarak birbirimize bakarken merdivenlerden tanıdık bir kahkaha sesi yükseldi. Yaşadığım şoku henüz atlatamazken, sesimi bulabilmiştim,
''Ruh hastası, ne işin var senin burada?''
''Ne o, ölüm haberimi bekliyordunuz sanırım'' demişti merdiven basamaklarını inerken Alican. Ölmemişti, öldürmemişti onu.
''Alican, ölmemişsin, buradasın'' diyerek ona doğru yöneldi. Hepimiz rahat bir nefes almıştık.
''Duydum ki birileri ölmeyeyim diye çok ağlamış, dil dökmüş'' deyip bir koltuğa yerleşmişti bile.
''Ya, evet. Ne ağladık bir bilsen'' demişti Arya. Gülümsemişti ona Alican.
''Nasıl bıraktılar seni? Hadi bıraktılar diyelim, buraya niye yolladılar?'' diye sorularını sıralamıştı Derin.
''Bırakılma olayını ben de anlamadım, son anda çıkarıldım tutuklandığım yerden. Kocaman bir cezaevi gibi bir şeydi. Gizlice çıkardılar, neden bilmiyorum. Buraya neden yollandığıma gelirsek, Kral öyle emretmiş. Suç ortağıyız sonuçta değil mi?''
Ayağa kalkarak karşımda duran büyük televizyonun kumandasını aramaya başladım. Konsolun üstünde bulduğum kumandayı alarak televizyonu açtım. Hepsi durmuş ne yaptığıma bakarken, ben tahmin ettiğim şeyin televizyonda görünmesini bekliyordum. Bir haber kanalında durduğumda sesi açtım,
''Evet sayın seyirciler, Yönetici Ailelerden Amirova Bölgesi 2. Sorumlu Ailesi Asilkan Ailesinin Varisi Demir Asilkan cinayetinde şüpheli tutuklular arasında bulunan Alican Varoşav'ın Krallık tarafından infazı onaylanmış, bu sabah erken saatlerde infaz süreci gerçekleştirilmiştir'' diyen haber sunucusu konuşmasına devam ederken, ben eski yerime geçip oturmuştum. Tahminim doğru çıkmıştı. Kral, onu ölü göstererek bize yollamıştı. Ama neden? Benim için değildi, bundan emindim. Hem neden benim için yapsın ki? Bu ihtimali atmıştım kafamdan. Kapıdaki konuşmam onu etkilemiş olamazdı. Alican yanımızdaydı, sebebini bilmiyorum ama Kral böyle olsun istiyorsa olabiliyordu. Bunu kabul etmemişti ama yasa da oydu hüküm de o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESİSE
General Fiction''Agah'' diye mırıldanan kadının ince sesini duyan adam kollarının sarılı olduğu beli biraz daha sıkarak kadını iyice kendine çekti. ''Söyle Nefes'im, söyle benim güzel kadınım. Ne istersen söyle de önüne sereyim. Yeter ki şu ömrüme ömür katan sesi...