Bölümü , Emre Fel-Senden güzeli mi var? Dinleyerek okuyun lütfen.
''Bence de, ne de olsa 24 yıl gecikmiş bir konuşma değil mi?'',
''Konuşma ha'' diye mırıldanarak yanından geçip koltuklardan birine oturmuştum. O da beni takip edip karşımdaki koltuğa yerleşmişti. Bir süre öylece birbirimize bakmıştık, ne kadar geçti bilmiyordum bir süre işte. 24 yıllık meseleyi sadece bir konuşma diye nitelendirmesi içimde bir yerlerde hala varlığını sürdüren küçük Asu'yu incitmiş, suskunluğa gömülmesine sebep olmuştu. Kırılıp incinmemem gerekiyordu aslında, kaç yıl geçmişti değil mi? Ama nasıl olur da içimdeki o yoksunluk hissi hala devam edebiliyordu ona anlam veremiyordum. Bu adam benim için hiçbir şey ifade etmezken aynı zamanda çok şey ifade edebiliyordu.
Boğaz temizleme sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldiğimde önüme bırakılan çay fincanını yeni fark etmiştim. Adil Bey henüz salondan çıkıyordu, o bırakmış olmalıydı.
''Biliyorum sana her şeyi silip at, beni kabullen diyemem'', oturduğu koltukta biraz öne doğru eğilip iki elini birleştirerek yumruğunu diğer eliyle ovuşturmaya başlamış ve cümlesini yarıda kesmişti. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibiydi, yüzü yoktu belki de. Yere indirdiği bakışlarını tekrar bana çevirip,
''Bunu senden bekleyemem zaten sen de benden bir baba profili bekleyemezsin ama yeni ailen ile tanışmanı istiyorum''.
Ortama koca bir kahkaha bırakmıştım o an, tüm ağlayışlarımı örten bir kahkahaydı bu. Alay doluydu. Dalga mı geçiyordu bu adam benimle? Ondan bir baba profili bekleyen kimdi?
Kahkahama boş bakışlarla karşılık vermiş, âdem elmasının oynayışını görmüştüm.
''Sizden bir baba profili bekleyen yok zaten ve evet ben sizi kabullenmem çünkü sizin benim hayatımda şimdiye kadar bir yeriniz yoktu, bundan sonra da olmayacak. Ayrıca aile derken? Hem de yeni ha!''
Son sözlerimi söylerken kinayeli bir ifade takınmışken daha ciddi bir ifadeye bürünüp devam ettim sözlerime,
''Benim bir ailem var zaten. Sonradan zoraki bir şekilde önüme atılan insanları aile olarak kabul edecek halim yok. Hem sizin hiç utanmanız yok mu? Çok ciddi soruyorum bakın bu soruyu, karınız ve iki tane çocuğunuz var diye biliyorum. Onlara karşı sorumluluğunuz var, belki bunu benim hatırlatmama ihtiyacınız vardır diye düşünüyorum malum sorumluluk söz konusu olunca kaçak göçek oynayan bir adam olduğunuzu en iyi bilen kişilerden biriyim''.
Sözlerimi çatık kaşlarla dinlemiş ama ağzını açıp tek bir kelime dahi etmemişti. Bitirmeme izin vermişti.
''Ailen? Dedenin seni artık istemediğini biliyorum'' deyip sözlerine devam edecekken hemen kestim sözünü,
''Annem. Benim ailem hiçbir zaman dedem olmadı, annem var benim. Bir başkasına da ihtiyacım yok''.
''Annen artık yok, Amirova'ya tekrar dönemeyeceğine göre onu da göremezsin. Deden de onu oradan çıkarmaz''.
''Yanımda olmadığı, onun annem olduğu gerçeğini değiştirmez'' deyince bir açığımı yakalamış gibi bir ifade belirmişti yüzünde.
''Benim de baban olduğum gerçeği değişmiyor o zaman''. Bu muydu yani? Beni böyle saçma cümlelerle kandırabileceğini mi düşünüyordu? Burada olduğunu görünce belki bir özür beklemiştim ondan ama karşımdaki küstah adam yaptığı hiçbir şeyden pişmanmış gibi görünmüyordu.
''Sen benim bir şeyim olma şansını daha ben doğmadan beni terk ettiğinde kaybettin'', sinir tüm damarlarıma işlemiş vücudumu ele geçirmeye başlamıştı. Hızlıca ayağa kalkıp elimle dış kapıyı göstererek,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESİSE
General Fiction''Agah'' diye mırıldanan kadının ince sesini duyan adam kollarının sarılı olduğu beli biraz daha sıkarak kadını iyice kendine çekti. ''Söyle Nefes'im, söyle benim güzel kadınım. Ne istersen söyle de önüne sereyim. Yeter ki şu ömrüme ömür katan sesi...