10.Bölüm-Davetsiz Misafir

122 10 2
                                    

Multimedya: Banu Koral :3


"Nefes... Nefes hadi canım uyan." Banu'nun sesiyle gözlerimi araladığımda eve geldiğimizi anladım. Uykulu sesimle Banu'ya seslendiğimde "Efendim canım?" diye cevapladı. "Rüzgar gibi tuhaf uyandırma alışkanlıkların yokmuş." Bu dediğime arkadan bir ses "Ha-ha çok komik." derken yüzümde bir gülümseme belirdi. 

Banu'nun kapıdan uzaklaşması ile dışarı çıktım. İlkten dengemi sağlayamasam da Banu'nun desteği ile eve kadar girip salon olduğunu düşündüğüm büyük odaya girdim. Gözlerimi ovuşturduktan sonra odaya alıcı gözüyle baktım. Evi kim dizmişse zevkliymiş diye içimden geçirdim. Çantamı puf koltuklardan birine atıp odamdaki lavaboya girdim. 

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra iyice ayılmıştım. merdivenlerden inerken Rüzgar ve Banu'nun fısıldayarak konuştuğunu görünce sessizce yanlarına yaklaştım. "Rüzgar sizi bilmiyor mu?"

"Bizi?" sahte olduğunu fazlasıyla belirten bir gülümsemeyle devam etti. "Biz... Hm... Ben onun için bir yabancıyım Banu." 

"Doktor sadece önemsiz birkaç şeyi unutabilir demişti, ailesini değil, her şeyini değil." 

"Boşversene belki hiç hatırlamaz. Belki tekrar unutur."

"Hatırlatmayı denedin mi ki?"

"İşte dün annesinin onu uyuttuğundan falan bahsetti bende ben uyutuyorum falan dedim pek inanmış gibi değildi. Aynı Yıldızın Altında'yı izletecektim başka bir şey açtı. Ne biliyim Banu hiç hatırlamayacak diye korkuyorum, başkasına gider diye korkuyorum."

"Motorla gezdiğiniz yerleri tekrar tekrar gezin, çekildiğiniz resimleri göster, okuduğunuz kitapları bir daha okuyun. Ben de bilemiyorum." Banu Rüzgar'ın koluna dokunup güven vermeye çalışırken gözleri beni buldu. Gözleri şaşkınlıkla hafif büyürken Rüzgar'ın kolunda olan elini indirdi bende olduğum yerde donup kaldım. Birkaç saniye sonra yeni gelmişim gibi yaparak. "Ee neler yapacağız?" diye sordum. Banu bir kolunu Rüzgar'ın omzuna bir kolunu da benim omzuma atarak kendine çekti. "Önce üstlerimizi değişelim... sonra iki haftalık ders notlarını çıkaralım ki derslerde uyuyabilelim. Sonra... pizza yapalım... sonra film izleyip yastık savaşı yapalım." Dudağımı bükerek "Ders notlarını sonra çıkartalım." diye itiraz ettim. 

Az önce ki girdiğim puf koltuklu odaya girip çantamı attığım mavi puf koltuğa oturdum. Burası dünkü film izlediğimiz odanın aksine eğlence-oyun odası gibiydi. Duvarlardaki fotoğrafları tek tek incelemeye başladım. İlk fotoğrafta benimle beraber Rüzgar, Banu ve Burak vardı. Arkada asılı olan "İyi ki doğdun prenses" yazısı sayesinde kolaylıkla bir doğum gününe ait bir kare olduğu anlaşılıyordu. Diğer fotoğrafa geçtim. 

Bu fotoğraflar arasında en büyüğüydü. Rüzgar, Banu, Burak, Can, ikizler, Aslı birde ben vardım. Aslının yanağına minik bir öpücük kondururken Rüzgar ile Banu gözlerini kısmış bize kıskanmış gibi bakıyordu. Can ve ikizlerden birisi ellerini ve yanaklarını birleştirmiş kameraya bakıp öpücük gönderiyorken diğer ikiz Burak tarafından rahatsız ediliyormuş gibi 'Beni kurtarın' bakışı atıyordu kameraya. Gülümseyip diğer fotoğrafa geçtim.

Bu fotoğrafta en ortada oturuyordum. Yanımda Banu ve Rüzgar vardı. Rüzgar'ın yanında Aslı, Aslı'ın yanında Can ve ikizlerden sevdiği vardı. Banu'nun yanında ise Burak ve kıvırcık saçlı ikiz vardı. Fotoğrafa birkaç ekleme yapılmıştı, bıyık, sakal, gözlük, ruj, şapka gibi. Herkesin kafasından ok çıkartılmıştı. İlkten kendi kafamdaki okta yazanı okudum. "Premses" Beni nasıl prensese benzetirler ki? Üşengeç, düzensiz bir kızım sadece hem fazla güzel de değilim. Banu'nun kafasındaki okta ise "Balnu" yazıyordu. Gözlerinin bal renginde olduğu için böyle yazılmıştır deyip Rüzgar'ın kafasındaki oka baktım. "Sinir Bozucu Gıcık Odun" yazıyordu. Yazıyı kendi yazıma benzettim. Başıma giren ağrı ile puf koltuktan kalkmaya çalışarak yere düştüm. Düştüğüm yerde iki büklüm olarak başımı tuttum ve gözlerimi sımsıkı yumdum.

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin