Mutlimedya: Melek ve Jüjü.
"Nefes yarım saattir ağlıyorsun farkında mısın? Tamam bak geçti." Başımı kaldırıp koridorda çarpıştığım çocuğa baktım. İsmi Emre'ydi sanırım. İsteğim dışında akan gözyaşlarımı geri göndererek elimin tersiyle yanaklarımdaki gözyaşlarını sildim. "Neden yaptın?" Emre tek kaşını kaldırarak "Neyi?" diye soruma soruyla karşılık verdi. Nasıl neyi diyebilir ki? Doğal mıydı onun için bir öğretmene cesaret şovu yapmak? Her gün yapıyor muydu acaba? Yapacağı öğretmenleri nasıl seçiyordu? İsmimi telaffuz etmesiyle sorusunu hatırladım. "Beni savundun hemde bir öğretmene karşı. Neden yaptın?" Kaşlarını hafif çatıp "Asıl sen neden kendini savunmadın?" diye sordu. İlla her sorumu soruyla mı yanıtlamalıydı bu çocuk? "O bir öğretmen ve ona "Seni mi ilgilendirir?" diyemem değil mi?"
"En azından boş yere ağlamak yerine "Böyle davranmaya hakkınız yok" diyebilirdin değil mi?" Benim o öğretmenin sözleri için mi ağladığımı sanıyordu yani? Hah.
"Ben birkaç kelime için ağlamam, ağlamıyorum. Ben arkadaşlarımın orada öylece susup beni izlemesine ağlıyorum. Hayır ağlamıyorum. Ama ağlamıştım. Neyse konu bu değil ya da bu." Emre gülmemek için dudaklarını birbirine bastırınca kaşlarım daha da çatıldı. "Neye gülüyorsun yaa hem galiba arkadaşlarımda değillerdi. Emin değilim hatırlamıyorum."
"Cidden neden yaptığını söylemeyecek misin? Birisine borçlanmak istemiyorum."
"Ben de istemiyorum."
"Bak ben sadece çarpmamla düşen kitapları yerden toparlayıp sana verdim. Bir öğretmene karşı savunmadım seni."
"Olabilir, iyilik iyiliktir. Önemi mi var? Bence yok."
"Dersin bitmesine ne kadar var?"
"Birkaç dakika." Emre'nin verdiği cevapla yere oturup dakikaların geçmesini bekledim saniyeleri sayarak. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7,.. 114, 115, 116, 117,.. 167, 168, 169, 170, 171. Neredeyse 4 dakika sonra sınıf dışarı çıkmaya başlayınca Rüzgar ve Banu'yu bekledim. Ömrüm beklemekle geçiyor şuna bak.
Rüzgar ve Banu'nun çıkmasıyla yerden kalkıp Emre'nin kolundan tutup yanlarına gittim. "Bana değer verdiğinizi söylüyorsunuz fakat sizin yerinize Emre beni savunuyor sizce de bu işte bir terslik yok mu?" Kolunda olan elimi itince Emre'ye baktım. "Emir." Anlamadığımı görünce açıklama yapma gereği duydu. "Emre değil Emir." Doğru ya Emre nereden çıktı? Yine mi bir şeyleri unuttun be Nefes yine mi?..
"Dilim sürçtü özür dilerim." Emirle olan kısa kavgamız bitince önce Rüzgar'ın sonra Banu'nun gözlerinin içine baktım. "Sana geç kalmaman gerektiğini söylemiştim." Rüzgar savunmasına yaparken Banu bakışlarıyla üzgün olduğunu belli ediyordu. "Bence sorum "Neden geç kalmamam için uyarmadın?" tarzında değildi. Daha çok "Neden siz değil de Emir beni savunuyor" tarzındaydı."
"Eğer geç gelmeseydin böyle bir soru soramazdın değil mi Nefes Hanım?"
"Hah. Çok sağolun Rüzgar Bey geç kaldığım için üzgünüm ya da hayır niye-" Tüm öğrencilerin dışarı çıkmasıyla Müzik Öğretmeni de sınıftan çıkınca kapıyı sert bir şekilde kapatıp bana 'Görüşücez' bakışı atmasına karşılık 'Bakarız' bakışı atıp tekrardan Banu ve Rüzgar'a bakıp devam ettim. "Niye iğrenç bir öğretmenin öğretmenlik yaptığı dersi kaçırdığım için üzgün olayım ki? Değilim. Fakat pişmanım çünkü sizin cidden arkadaşım olduğunuzu düşünmüştüm... sanmıştım."
"Hatırlamanı bekledik tamam mı? Defalarca öğretmenlerle geç kaldığın için tartıştın. Yine böyle bir şey olursa hatırlarsın sandım oldu mu? Eğer hatırlamayacağını bilseydim böyle bir şey yapmazdım. Banu'nun suçu yok." Başımı 'Tabi tabi' dercesine sallayıp yanlarından uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Novela Juvenil"Dediğimi yaptın mı?" diye sordu sarışın kız karşısındaki erkeğe. "Yaptım civcivim. Kurtulabileceğini sanmıyorum." Kız, erkeğin cevabıyla tatmin olsa da canını sıkan bir şey vardı. Dile getiremiyordu, hangi kelimelerle ifade edebileceğini bilmiyo...