15.Bölüm-Yalan

114 9 7
                                    

Yalan...

Doğruluk işimizi çözseydi yalan söylemezdik. Ancak yalanların getirisi ile götürüsünü karşılaştırdığımızda elde ne kalıyor? Yani, yalan söylemek tamam, bu geçici bir çözüm sunuyor. Ancak yalanın bizden götürdüğü şeyler yok mudur?

Söylediğin yalanlar senden neler götürdü Rüzgar?

Biz birbirimize güvendiğimiz, birbirimiz için çalışabildiğimiz için insan olmuştuk fakat daha bebeklik dönemimizde en büyük silahımız sahte ağlama ve gülmelerimiz değil miydi? Kimse kandırılmak istemezken nasıl oluyorda karşısındakinin kendisine kanmasını bekliyor? Asıl önemli soru: yalancı olabilir miyiz? Çünkü hayatımızda her etkinin bir tepkisi var. Yalan dışarıya gösterdiğimizse de, insan gerçeğin etkilerini yaşar. Dışarıya gösterdiğimiz olumlu yüzün arkasında, yalnızca bizim sahibi olduğumuz bir kötülük vardır. Kötü olanı dışarıya paylaşmayarak, yalan söyleyerek, kötü sonuçlarını yalnızca kendimi yaşamış oluyoruz. Yani yalan acıyı içimize hapsetmekten başka bir anlama gelmiyor.

Eğer bir dilek hakkım olsaydı birbirimizin yaralarını sarmayı dilerdim.

Tabi acıyı içeri hapsetmek bazen iyi de olabilir. Mesela kendi yaptıklarımızın cezasını çekerek, onu paylaşmayıp sonuçlarına katlanarak ders çıkarmayı umuyor olabiliriz. Yardım istemeyip tek başımıza mücadele etmek istiyor olabiliriz. 

Eğer öyleyse neden anlatmak istiyorsun ki?

Belki yalanın yükü sandığından ağır geldiği içindir, kim bilir belkide artık yalan söylemeye ihtiyacın kalmadığı içindir.

"Ee daldın gittin, böyle derin derin neyi düşünüyorsun?" Rüzgar'ın elini önümde sallayıp bana seslenmesiyle dalgın bakışlarımı ona çevirdim. "Diyorum ki böyle derin derin neyi düşünüyorsun?" Soruyu anlayınca omuz silkip tabağımda konulduğu gibi duran makarnamı yemeye başladım. "Bir şey düşündüğümü nereden çıkardın yok öyle bir şey." Kaşlarını kaldırıp hafif gülümsedi. "Peki" dedi ve içeceğinden içip devam etti. "Derdi"

"Anlamadım" Makarnasını bitirip tabağı az ileri itti. "Başkası olsaydı diyorum bu dediğine 'peki' derdi."

"Ama ben başkası değilim falan felan falanda felan" hafif dil çıkartıp içeceğimi yudumladım.
Kısa süre sonra kahkahasını duymamla bakışlarım ona kaydı. Yerinden kalkıp yanıma gelmişti ve baş parmağı ve işaret parmağı ile yanaklarımı sıkıyordu. "Sen emin misin sana söylenen yalanları öğrenmek istemediğinden?" Tekrardan omuz silktim ve "Nedeni vardır" dedim.

Umarım...

Yüzüne kırgın bir tebessüm yerleştirip bardağını alıp balkona geçti. Tabağımda kalan makarnaları hızla yiyip ben de onun ardından balkona çıktım.

Bahçeyi izliyordu."Daha 12yaşındayız falan benim birkaç gün annemle kalmam gerekti, özlemiş beni-"

"Normalde de annenle kalmıyor muydun ki?"

"Neyse işte eve geldiğimde seni kime sorsam aynı cevabı aldım 'Bilmiyorum' Aramaya başlayalı birkaç saat sonra babanla seni gördüm. Babanın kucağında çırpınarak hıçkıra hıçkıra ağlıyordun. Yanına koşup neyin olduğunu sordum. Sesimi duyunca sustun."

"Özlemiş miyim yani?"Rüzgar bana baktıktan sonra tekrar bahçeye döndü ve bahçedeki havuzu işaret parmağıyla gösterdi. "Havuza atlamayı istiyormuşsun." Hafif kaşlarımı çattım "Ee ne var bunda?"

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin