#GİRİŞ#

66K 1.7K 32
                                    

Hayatımın en mutlu mesut günlerini keyifle geçirip; geçmişteki kırgınlıkları, üzüntülerimi ve depresyonlarımı güzelce atlatıp yenilendim. Son birkaç yıldır mutlu bir o kadar da sevgi pıtırcığı, hayatımı kendi istediğim şekilde yaşamaya başladım. Ben kim miyim? Hani şu içeri giren güneş ışığından kaçmak için başını yastığa gömen, çift kişilik yatağın her bir karesini tek başına kaplayan, yorgunluktan ağzı açık, saçları dağınık ve bir bacağı yataktan sarkmış bahtsız ama mutlu bedevi: Nazlı Aslanlı.

            Hiçbir zaman mükemmel bir vücut veya filmlerdeki gibi kusursuz olmadım. Lise döneminde taktığım tellerin bugün yararını görsem de birkaç kendini bilmez yüzünden lise hayatım kolay değildi. Her şeyi bir kenara bırakıp, üniversite hayatına atıldığımda geçmişe bir sünger çekip hayal dünyasına giriş yaptım. Ne yazık ki, gerçekler... Bir süre uzaktan seyrettiğim âşık olduğum çocukla tam bir şeyler başlamışken, kendine arkadaş diyen koala kılıklı yüzünden yeni başlangıçlarım fiyaskoyla sonuçlandı. Fragmanı yayınlanıp, ekrana gelmeden kaldırılan dizi gibi... Ben yıkılır mıyım? He heyt...

            Babam iki yıl önce şirketi biricik abime devredip, köşesine çekildi. Kendileri yaşının getirisi karizmatik patrondan, emekli ton ton moduna geçti. Annemin yıllardır hayalini kurduğu bahçeli evlerine taşındılar. Başlarda babamın şirketle ilgili planları beni rahatsız etse de yaşanan sürpriz ile ben kıl payı yırttım. Sevgili abim, üniversite de 4 yıl çıktığı kız arkadaşıyla pat diye evlilik kararı aldığında balkanlardan gelen rüzgârla evde kıyamet koptu. Sorun Miray- abimin çıktığı kız -değildi sorun bu kadar kısa sürede olsun diye diretmesiydi. Başlarda çok uğraşmama rağmen konu dışında kalan ben, uzun uğraşlar sonucunda tüm gizli bilgilere ulaştım.Benim bu göründüğünden saf olan abim o gün okula gittiğinde kendisine yılışan bir kız yüzünden Miray ile tartışmış. Ertesi gün Miray onu terslediğinde bizimkinin horozluğu tutmuş, 'Miray! Sana sesleniyorum ya!"birkaç kez seslendikten sonra Miray sinirle abimin ona yetişmesini beklemiş. "Miray, söyler misin bu sabah ki, öfke nöbetinin sebebi ne?" Tabi benim ruh ikizim Miray alt da kalır mı?  "gerçekten mi? Kusura bakmayın Nazım bey, keyfinizi mi kaçırdım? Kendinize rahatınızı kaçırmayacak birini bulun öyleyse. Şimdi çekil önümden." Dediğinde abim kısa bir süre donup kalmış garibim. Farkında olmadan çok sevdiği ama onu canından bezdiren ikinci bir Nazlı vakası ile karşı karşıya olduğunu kavradıktan sonra, hızla gidip yapışmış kızın koluna. Miray buna tam vuracak, bizim romantik kör âşık etrafında olanlara aldırmadan öpmüş kızı. Sanmayın ki, kız eriyip bitti filmlerdeki gibi. Ama devamı türk filmlerindeki gibi seviyorum, sevmiyorsun muhabbeti... Miray anın getirdiği birikmiş öfke ve çılgın âşık modunda abimin ensesine yapıştırmış. Sonra bizim şaşkın ördek kafasına yediği şaplağa rağmen, sıkıca sarılıp fısıldamış ' İster döv ister öp, bundan sonra karım olarak bana kızıp cezanı ona göre keseceksin."

" Şu an senin yüzünden utanç dehlizlerinde yüzüyorum." Miray'ın bu itirafıyla tabii abimin ağzı kulaklarında. " O zaman daha fazla utanmak istemiyorsan, en kısa zamanda Miray Aslanlı olmaya hazırla kendini."Emriyle birlikte evlilikleri başladı. Yani bende Miray'ın yalancısıyım. Abim babamın şirkete geçince, bana da iş teklifi sundu. Her ne kadar bu güzel bir kardeş dayanışması olsa da, lise de okuduğum kitabın etkisiyle 'kendi ayaklarım üstünde' durmaya kararlıydım.

           Babamın ısrarlarına karşı çıkıp, başka bir şirkete iş başvurusunda bulundum. Başlarda kızsa da sonunda bana hak verdi. Sonunda iş buldum diye sevinirken, babamın sürpriz şirket ziyaretiyle yeni patronumun babamın eski arkadaşı olduğunu öğrendim. Ben, ' babam yüzünden bana ayrıcalık yaparlarsa ayrılırım' egosuyla dolaşırken Serdar amca ertesi gün beni odasına çağırdı. Kapıyı tıklatıp, mağrur genç edasıyla odaya girdiğimde, Serdar amcanın gösterdiği karşısındaki koltuğa kuruldum. Serdar amca beni bir süre süzüp, ciddi bir iş adamı havasına büründü. " Başlarda soyadını gördüğümde acaba demiştim, sonra isim benzerliği olabilir diye düşündüm. Ama dün öğrendiğimiz gibi, benzerlik değil gerçeğin ta kendisi. Şimdi Nazlı sana iki seçenek sunacağım..." dediğinde heyecanla atıldım." biliyorum babam sizin arkadaşınız ama ben ayrıcalık istemiyorum, eğer isterseniz hemen bugün işten ayrılabilirim." Dediğimde önce kaşları çatılsa da sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Şaşkın civciv gibi ne yapacağımı şaşırırken, tırnaklarımı yoluyordum. Kollarını masaya dayayıp, öne doğru eğildi. " tam da düşündüğüm gibi, sen gerçekten babanın kızısın. Baban senin böyle düşüneceğini söylemişti. Madem düşüncelerin bunlar ben de açıkça isteklerimi belirtebilirim." Dediğinde başımı yavaşça salladım. " Söylediğin gibi baban benim değerli bir dostum. Ama söz konusu işim olduğunda işler değişir. Tıpkı başından beri konuştuğumuz gibi, işin devam edecek. Ne zaman hazır olduğuna inanırım o zaman yaptığın işler büyür. Sende tıpkı diğerleri gibi baştan başlayacaksın işe. Anlaştık mı?" diyerek elini uzattığında, heyecanla yerimden kalkıp elini sıktım. " anlaştık efendim, siz hiç merak etmeyin. Elimden gelenin en iyisini yapacağım. Sizi mahcup etmeyeceğim..." ben heyecanla teşekkürlerimi sunarken, serdar amca kol saatine baktı. " Eee ne duruyorsun? Öğle paydosu biteli 10 dk oldu. İş başına, marş marş."

              O günün üzerinden yıllar geçti, bugün RC mimarlığın baş mimarı ve kurduğumun takımın sorumlusuyum. Birçok proje ve çizimde görev aldım. Bugüne kadar hiç kimseyi ikna etme konusunda zorluk çekmedim. Her güzel şey gibi bunun da bir sonu varmış ki, karşıma  çubuk yutmuş gibi dimdik yürüyen, insanları bakışlarıyla donduran, gülümsediğinde bile insanda boğma hissi yaratan, korku filmi gerilimi yaşatan şahsiyetle tanıştım: Murat Yıldırım. Hayır, yani iş konusunda bir şekilde onu ikna etmeyi başardım. Ama niye kader bu adamı gözüme sokmakta bu kadar ısrarcı? Teyzem mi demeliyim acaba? Buradan beni evde kalmış ilan edip koca arayan teyzeme, beni onun kollarına bırakan anneme ve tekrar karşıma çıkıp kafamı karıştırma lütfunda bulunan Kerem beye en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ben bu adamla ne yapacağım? Denize düşen yılana sarılır derler ama... Kendisiyle nasıl derler yıldızımız barışmadı, elektrik alamadık. Ama buna rağmen niye kendine Elm Sokağında kâbus filmini yaşatıyorsun? Niye bu kadar adamın arasından Freddy gibi birini seçtin derseniz:

A) ben bir mazoşistim.

B) Stockholm sendromuna yakalandım.

C) kırık kalpler onarma sorumlusu gibi hissediyorum.

D) o çok gıcık ve yürüyen kasıntı. Ona bir ders vermek istiyorum.

İki yarımdan bir tam eder mi? Zıt kutuplar birbirini çeker mi? Tüm bu sorularımızın cevabı, Taştan Kalp' in sayfalarında. Buyurun efendim, çekinmeyin. Benim çok zekice ama ilerisini düşünmeden başladığım planımın sayfalarına...

TAŞTAN KALP(bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin