Kızgın babanne

22.1K 1.2K 23
                                    

Hikayenin ilerleyişi hakkında aklınıza takılanlar olursa rahatlıkla sorabilirsiniz. ayrıca bölümler ile ilgili yorumlara açığım. İthaf isteyen varsa da bana iletmeniz yeterli. Bölüm için seçtiğim şarkı youtube dan olmadığı için dış bağlantıya ekledim. Keyifli okumalar... 

Şu an bu durum kalbime zarar ya, kalbim dörtnala koşuyor. O da acaba kalbimin sesini duyuyor mu? Dudaklarımı kemirirken onun bakışlarını oraya çektiğimi çok sonra fark ettim. O an çalan telefon kurtarıcı gibi yetişti. “ telefonunu açmayacak mısın?” dediğimde önce bir süre duraksadı. Ben üzerinden indiğimde, telefonunu açtı. “ efendim anne? Ne zaman? Keşke daha önce haber verseydiniz. Hemen dönüyoruz, ne demek gerek yok. Yarın görüşürüz.” Diyerek telefonu kapattıktan sonra hızla hazırlanmaya başladı. Ben saf saf onu izlerken, bana o oda katıldı. “ niye oturuyorsun hala” dediğinde sinirle yatakta ayağa kalktım. “ eğer ne olduğunu söylersen belki fikrim olabilir” kaşlarımı kaldırarak söylediklerimle derin bir nefes aldı. “ babaannem rahatsızlanmış onu görmeye gitmeliyiz.” Dediğinde kalkanlarım offline olmuştu. “ durumu nasılmış” dediğimde iç çekerek yatağa çöktü. "Bilmiyorum. Bizim düğünden sonra tansiyonu düşmüş." Hemen hazırlanıp yola çıktık. Çiftliğe gittiğimizde murat hemen içeriye girdi, bende arkasından. İçeri girdiğimizde sallanan sandalyede oturan ton ton mu ton ton dedesi bizi görünce yüzünde tebessümle karşıladı. Onun aksine eşinin yüzü sirke satıyordu. murat zorda olsa elini alıp öptükten sonra, bende yavaşça elini öptüm. Kadın bildiğin o kadar sinirli görünüyor ki, gözleri yuvalarından fırlayacak gibi baktı. Daha koltuğa oturduğumuz ilk an da cık cık yapmaya başladı. Tabii bende murada ne var bakışları attım. “Babaannelerin güzeli ne oldu sana? “Diyerek çocuksu hareketlerle koskoca adamın şirinlik yapmaya çalışması yok mu? Ben hayretle karşımdaki sahneyi izlerken, babaanne gözlerini bana dikti. “ anlaşılan yalnız kalmak istiyorsunuz, peki ben bahçedeyim murat izninizle “diyerek odadan çıktığımda dedesi de bana eşlik etti. Birlikte bahçedeki çardağa geçip oturduğumuzda dedesi bir süre beni süzdü. “ kusura bakmayın kızım, babaannen işte ciddi bir şey yok. Tutturdu Murat’ı göreceğim diye. Eğer onu görmeden ölürse bizi suçlayacağını söyledi. Bizim yüzümüzden sizde zor dorumda kaldınız.” Dedesiyle çiftlik hakkında konuşup, gülerken babaannesinin öksürük sesiyle toparlandım. Babaanne yine beni süzmeye başladı. Dudaklarını memnuniyetsizlikle büzdü. “ pek de cılız ufak tefek, yemek yapmayı biliyor mu? Biraz ağırkanlı sanki” derken beni süzdü. “ Hadi gelin hanım elinden bir kahve içelim.”diyerek arkasına yaslandı. Ayağa kalkıp önüne dikildim. “ nasıl alırdınız?” Hepsinin istediği şekilde kahveleri hazırlayıp getirdiğimde babaanne daha ilk yudumda suratını astı. “ Bu ne kızım böyle ?” diyerek kahveyi bıraktı. Dedesi ile murat ise keyifle içtiler. Murat babaannesini memnun etmek istercesine konuşmaya başladı. “ sen merak etme babaanne zamanla her şeyi öğrenecek. Değil mi canım? Dediğinde canın altında kal demek istesem de zoraki gülümsedim. “tabii canım” akşama kadar babaannesinin beni yermesi ve Murat’ı övmesiyle geçti. Akşam yatmak üzere bize tek oda hazırlamışlardı. Giyinip yatağa yattığımda bir süre sonra Murat da geldi. Benim koltukta yattığımı görünce şaşırdı. “ ne o, orada mı yatacaksın?”

“ Evet, burada yatacağım böylece siz de rahat edersiniz. Sonuçta ben her konuda pek bir şeyi bilmiyorum. Yoksa böyle yapmamam mı gerekiyordu. Neyse yarın babaanneye sorarım. İyi geceler kocacığım.” Diyerek arkamı dönüp, uyumaya çalıştım. Her ne kadar bu koltuk rahatsız olsa da…

Sabah kalktığımda boynum ve sırtım tutulduğu için kalkarken biraz zorlandım. Bu halim murat beyi o kadar memnun etti ki, kahvaltı sofrasında bile sürekli sırıttı. Çayımı içerken babaannenin sözleriyle çay boğazıma kaçtı. “ Eee madem gelinimiz oldun, bizim işlerden de biraz anlamalısın. Murat’ın annesine bildiklerini ben öğrettim. Yemek ve diğer şeyleri o öğretir. Ama buraya geldiğinde de bize yardım etmelisin." Dediğinde ben saf sazan “ tabii efendim” dedim, ne olduğunu anlamadan Murat’ın sinsi gülüşüne maruz kaldım. Dede ise bu gelini de kaybettik der gibi bakıyordu. Daha ne olduğunu anlamadan kendimi ahırda buldum. “ burada ne yapacağız? Dediğimde bir kova ve inek ile baş başa bırakıldım. “ inek sağmayı öğrenmek zorundasın kızım.” Diyerek beni yardımcısıyla birlikte ahırda yalnız bıraktı. Akşama kadar kaç kere inek tepti saymadım bile her tarafım ağrıdı. Üstümdeki kokudan kurtulmak için bir duş alıp, kendimi yatağa bıraktım. Uykumun en tatlı yerinde babaannenin 300 desibel yüksekliğindeki sesinden oluşan kalk borusuyla uyandım. “aaa saat kaç oldu kızım, kalk artık” ben dakika isterken sürüklenerek banyoya sokuldum. Kahvaltının ardından Murat Bey keyif çatarken, ben bahçede çalışmaya sürüklendim. Kurtar bakışlarıma rağmen omuz silkmekle yetindi pislik. Sorun bahçede çalışmak değil, sorun babanne ile bahçede çalışmak. İşte tüm mesele bu!” işçilerle birlikte bir süre çalıştıktan sonra onlarla sohbet ederken yakalandım. Bu da benim tarafıma artı iş saati olarak eklendi. Akşam olduğunda yine uyuyakaldım. Ertesi gün de yapılan işlere yardım ettim, artık alışmaya başladım. Bu hafta sonu olacak olan bir düğün için yapılan hazırlıklara yardıma gittik. Yemekler, bulaşıklar derken yine bezmiş bir şekilde kendi köşemde dinlenirken, murat gayet rahat dinlendi. Öldürücü bakışlarımla onu ezerken, genç çift yerlerini aldı. Çalan ilk müzik harmandalıydı, ben kim oynayacak diye bakınırken babaannenin işaretiyle Murat ayağa kalktı. Yok artık! Harmandalı mı oynayacak derken, önüme dikildi. Ben de mi oynayacağım? Yavaşça ona doğru eğildim. “ ben harmandalı bilmem ki! Yok mu şöyle çifte telli, halay, dans…” dediğimde Murat sinirle dişlerinin arasından konuşmaya başladı. “ herkes bize bakıyor, ben sana yardım ederim kalk artık.” dediğinde her ne kadar istemesem de elimi zorla çekip kaldırdı. Işık görmüş tavşan gibi donup kaldım. Oynamayı bırak, bu kadar insanın bakması bile kalpten götürür. Murat kollarını açıp oynamaya başlayınca bende mecbur oynamaya başladım. Ben yavaşça sağa sola dönerken, o kolları arasına aldı beni. Dışarıdan her ne kadar romantik görünse de aslında murat ile kavga ediyorduk. “ Seni bencil, sana bilmediğimi söyledim.” Diye sinirle dudaklarımı kemirmeye başladım. “Ben de meraklı değilim, şu kollarını biraz kaldır. Yanımdan uzaklaşmadan oyna “ şarkının bitmesiyle alkışlar arasında yerimize geçtik. Sonrası gelinle damadın dansı, halay, mezdeke, oyun havaları derken düğün sona erdi. Tüm olanları düşünürken bir yandan gülüp bir yandan da Murat’a kızıyordum. Ertesi gün murat bir şekilde babaannesinden izin aldı birlikte ahıra girdik. “Ne o sen de mi bugün bana eşlik edeceksin.” Diye sitem ettiğimde, biraz ilerleyip atların olduğu bölüme girdi. “ hayır bugün izinlisiniz nazlı hanım.” Dediğinde şaşırdım. Birlikte ata binip dolaşırken, sorular sormaya başladı. “ilk defa ne zaman âşık oldun?” dediğinde anlamazlıktan geldim.”Efendim?” Derin bir nefes alıp, elindeki eyeri sıktı. “İlk defa ne zaman âşık oldun dedim.”  Yavaşça ilerlerken yüzümde sinsi bir tebessümle ona döndüm. “Niye soruyorsun?” dediğimde bozuldu. “Hatırlamayacağın kadar çok mu erkek vardı? Kimdi peki yoksa şu kerem denilen tipsiz mi?” dediğinde bozulsam da belli etmedim. “ Öyleyse ne olmuş?” Bir süre sessizce gittikten sonra atını çiftliğe döndürdü. “Erkekler konusunda çok zevksizsin” Sinirle attan inip, yürümeye başladım. “ öyle mi? Peki o zaman sen de mi benim zevkimin kurbanı oldun. Yoksa sen bulunmaz Hint kumaşı mısın?” dediğimde sinirle soludu. Çiftliğe döndüğümüzde akşam yemeği hazırdı. Akşam yemeğinden sonra dedesi benimle konuşmak istediğini söyledi birlikte yine bahçedeki çardağa oturduk, getirilen çaylarımızı içerken sohbete başladık. “ sen gerçekten dayanıklı bir kız olmalısın. Dediğinde anlamayan gözlerle ona baktım. “ Eşim ve murat konusunda çok dayanıklısın.” Dediğinde tebessüm ettim. Aslında ikisi de iyi insanlar sadece kalplerini hemen açamıyorlar. Bir bilsen babaannesi bana neler çektirdi.” iç çekip devam etti. “Yine de onun sevgisinden her zaman emin oldum. Eğer birine kızıp, yanlışlarını düzeltiyorsa bu onları sevdiği anlamına gelir. O yüzden onları anlayışla karşıla” derken Murat gelince sustu. “Neyse size iyi geceler.” Diyip bana göz kırparak yanımızdan ayrıldı. Murat hemen karşımdaki sandalyeye geçti.“ Ne hakkında konuşuyordunuz” diyerek meraklı gözlerini yüzüme dikti. Bir şey söyleyecekmiş gibi öne doğru eğildim.“ bu bir sır, sana söyleyemem. Ama şunu bil ki senin hakkında elimde kozlarım var.” Dediğimde şaşırdı. Şaşkın bir Murat’ı arkamda bırakıp, odaya doğru ilerlerken arkamdan yetişti. “O da ne demek Nazlı?” jetonu biraz köşeli anlaşılan kocamın. “boş ver.” Diyerek omuz silktim. Odaya girip, banyoda üstümü değiştirip yatağa yattım. O sırada odaya giren Murat başıma dikildi.“ bugün koltukta yatmayacak mısın?”diye sorduğunda cevap vermek yerine omuz silktim. “ istersen sen yatabilirsin ama ben burada yatacağım.” Diyerek arkamı dönüp, sinsi bir gülüşle uykuya daldım.

Artık dönüş için hazırlanıyorduk, öğlen yola çıkacaktık. Babaanne ve mutfakta çalışanlar bir sürü yemek hazırlamışlardı. Yemekten sonra hepsiyle vedalaştım, sevimli dedemin göz kırpmasıyla babaanneye sarıldım. Kulağına eğildim, “ beni ne kadar sevdiğini biliyorum, Sabiha sultan. Ben de seni çok seviyorum, öğrettiğin her şeyi hatırlayacağım. Bir daha ki sefere sana daha çok yardım edeceğim.” Dedikten sonra uzaklaştım. Söylediklerim onu şaşırtmış olmalı ki Murat’ı görmedi bile. “ kim demiş? Seni hiç sevmedim deli kız, hem de hiç” derken arabaya bindik. Aynadan ona bakarken, yüzünde ilk kez bir tebessüm oluştu. “ Seni hiç sevmiyorum deli kız.” Dediğinde yan camdan çıkıp, el salladım. “ Yine geleceğim, ben de sizi çok sevdim.” diyerek bağırdım.

TAŞTAN KALP(bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin