Günlerden 14 Şubat, sevgililer günü... Ne harika değil mi? Sokaklarda kırmızı balonlar, vitrinlerde günün anlam ve önemine ait şeyler, sarmaş dolaş aşk böcükleri her yerde, hediyeler, etrafımızı saran dikenli tel misali veya her yerden çıkan reklamlar ile birlikte bizi isyana bağlatan sevgi cümleleri. Şimdi diyeceksiniz ki; ' nazlı kızım senin kocan var: Görende seni yalnız ve biçare sevgililer günü geçiriyorsun zannedecek.'
Ama hayat ve gerçekleri var yalnız takılan yoldaşlarım. Evet, bir kocam var ama nasıl desem kendileri şu sıralar biraz kapsama alanı dışında. Kocam bu kadar vurdumduymaz olmasaydı çok güzel bir gün bizi bekleyebilirdi ki, an itibari ile bu ihtimal ortadan kalktı.
Yanlış anlaşılma olmasın, normalde özel günlere pek takmam. Ama yani günlerdir yüzünü zar zor gördüğünüz kocanızla vakit geçirmek için böyle bir gün güzel bir bahane değil mi? Evet, dediğinizi duyar gibiyim. Dııtt! yanlış cevap bu aslında nur topu gibi bir kavga sebebi. Çünkü kocanıza göre bugünün diğer günlerden pek bir farkı yok. Aynı zamanda vakti de yok böyle bir şeye. Çünkü o siz ve evladı için çalışan fedakar ve cefakar bir baba! Hatta o kadar fedakar ki, hafta boyunca aynı şirkette kocamı görmek için resmen koridorları aşındırdım. Sanki köşe kapmaca oynuyoruz; ne zaman odasına gitsem ya toplantıya gitmiş ya da başka bir yerde.
Şu an öyle bir ruh halindeyim ki, odamda bilgisayar başında bir video izliyorum. Sanki ruh halimi anlatıyorlar. Arkadaşlarım sayfalarında yapılan sürprizlerini paylaşırken ben onları beğenmekle yetiniyorum. Gördüğüm kalpli her balonu patlatmak, sevgilileri ayırmak, süslü püslü ne varsa dağıtmak istiyorum. Hayır, mesele kıskançlık değil kocamın kibarlığı! kızımızı sabah kreşe bırakırken bir kere bile konuşmadı. Anlamıyorum ki, neyin tribi bu. Bir şey söyliyeyim mi bu erkeklerin triplisi hastasından beter oluyor. Nereden mi biliyorum? Tecrübe canım, tecrübe.
Araba kullanırken, ikide bir yerinde kıpırdanıp durdu. Sanırım 2 günlük koltuk kampı tutukluluk yaptı. İkide bir kollarını boynunu ovuyor kendileri. Çek cezanı! ohh canıma da değsin. 2 gündür koltuk tepelerinde uyuma sebebi ise bahsettiğim vakit konusu... Şöyle ki;
İki gün önce kaç kez ' kızım sana söylüyorum gelinim sen anla hesabı' kızıma öğütler verdim sürekli.
" İlerde koca kız olduğunda bilgisayar başına oturup anneni babanı ihmal etme kızım" Bunu söylerken masa tarafına ufak bir iğneleyici bakış atıyorum. Ama yok, bizimkisi öyle bir dalmış ki işe iğneli bakış değil, çuvaldızı batır bir tarafına hissetmez.
Ama ben anlayışlı ve azimli bir eşim. " kızım babana bugün kreşte yaptıklarını anlatmayacak mısın?" dediğimde küçük kızım bakışlarını babasına çevirmeden, dudaklarını büzdü.
"Babam, beni dinlemiyoy ki! hep iş yapıyoy."
Aferin murat kızımı da üzdün ya, kork benden içimdeki anaç canavarı uyandırdın. "Gel canım ben seni yatırayım dedikten sonra, kızımı kucaklayıp odasına götürdüm. Başlarda biraz dirense de bugün kreşte yorulduğu için okuduğum masalla ilgili soru sorarken uyuya kaldı. üzerini örtüp, yanağını öptükten sonra yatağının başındaki prensesli lambasının ışığını yaktım. kapısını hafif aralık bırakıp, tekrar salona geçtim.
Bir süre sakinleşmek adına televizyonu açtım. Kanallar arasında dolaşırken, amacım biraz olsun sakinleşmekti. Ta ki, son sinir katsayımı dolduracak o sözcüğü duyana kadar.
"Nazlı, televizyonun sesini kısar mısın?"
Nızlı, tilivizyının sisini kısır mısın? Adama taş atmayı bırak, 8 şiddetinde deprem yapsam bile anlamıyor. Sinirle iyice açtım televizyonun sesini, spikerin sesi son ses salonumuzu süslerken öfkeli gözlerle önüme dikildi. Işık hızında elimdeki kumandayı kapıp, televizyonu kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAŞTAN KALP(bitti)
RomanceHerşey bir inatla başladı; Nazlı gitmeyi ilk kez kabul ettiği randevuda Murat tarafından aşağılanırsa, intikam almaya karar verirse. birbirlerini ne kadar görmek istemezlerse o kadar bir araya geliyorlar. Murat'ın taştan kalbine, Nazlı'nın cadılıkla...