24. Mahvediyorsun Beni

133 9 0
                                    

Keyifli okumalar dilerimm

Yazım yanlışı var mı diye kontrol ettim fakat gözden kaçırdığım olmuş olabilir varsa kusura bakmayın görürseniz paragrafa yorum bırakırsanız sevinirimm

Not: Bu bölümün ilk sahnesi yaşça küçük okuyucular için uygunsuzdur. Öpüşmeden rahatsız olan okuyucular o kısmı atlayabilirler.

Satır arası yorum yapın lütfen her birine cevap veriyorum. Veremesem bile mutlaka beğeniyorum.

Başlamadan oy vermeyi unutmayın lütfen
_______________________________________________

Her çicek her toprakta yaşayamaz tıpkı her kalbin her insanda atamayacağı gibi. Eğer çiçeği uygun olmayan toprağa koyarsan o çiçeğin orada yaşama şansı yoktur çünkü toprağı zehirler onu ve kurutur köklerini. Kalbinizi yanlış kişiye emanet ettiğinizde ise yavaşça başlar sizi içten içe çürütmeye. Öyle ki, bir bakmışsınız kalbiniz katran bağlamış. Fakat bir çiçeği istediği toprağa koyar, yeterli su ve güneş sağlarsanız o çiçek öyle bir açar ki güzelliğiyle hayran bırakır herkesi. Doğru kişiye emanet edilen kalpte böyledir. Kalbin her atışı daha hayat doludur artık.

"Dalları zarar gören çiçek belki iyileşir fakat ölen bir çiçek geri getirilemez. Kırılan bir kalp belki tamir edilir fakat taşlaşan bir kalp en ufak darbede parçalarına ayrılır."

Arven Ilgın

Yıllar önce kendime bir söz vermiştim. Eğer bir gün gerçekten birine aşık olduğumu hissedersem, aşık olduğum kişininde benim için doğru biri olduğuna emin olursam onu öpecektim. Bir zamanlar yıkımım olan bu kuralım şimdi nefes almamı sağlayan şeydi.

Barlas, benim ilk öptüğüm kişiydi.

Zaman geçerdi ve insanlar değişirdi. Bu dünyanın en acımasız bir o kadar da iyi kuralıydı. İnsanlar kaderlerini kendileri belirler. Seçimlerimiz bizi ya doğru yola ulaştırır ya da bizi bir uçuruma çıkarırdı.

Ben bir zamanlar uçurumun kıyısına kadar gelmiştim fakat bana uzanan tek bir el bile olmamıştı aksine düşmem için sürekli itelenmiştim.

Şimdi ise etrafı çiçeklerle çevrili, bahar kokularının burnuma geldiği ve yolun sonsuz mutluluğa çıktığına emin olduğum bir yola ilk adımımı atmıştım.

Dudaklarım, Barlas'ın dudaklarında dinleniyordu. Uzun zamandır ciğerlerime aldığım nefes bana harammış ama şimdi rahat bir nefes almış gibi hissediyordum.

Ben bu yaptığıma inanamıyordum, Barlas ise bu yaptığıma olan şaşkınlığını hala üzerinden atamamıştı. Bu sefer emindim. Barlas doğru kişiydi ve yaptığımdan zerre pişmanlık duymuyordum.

Ellerimle Barlas'ın yüzünü avuçlarım arasına almıştım. Gözlerim kapalıydı, büyük ihtimalle onun ki bu anın gerçekliğini sorgularcasına açıktı.

Dudaklarım yavaşça hareketlendi. Bütün kötü duygulardan arınmış ve sadece Barlas'a odaklanmış gibiydim. Vücudum yaşadığım anın heyecanından karıncalanmaya başlamıştı.

Benimkinin aksine Barlas hiç bir şekilde hareket etmeden öylece duruyordu. Bir süre sonra karşılık vermeyeceğini anladığımda yavaşça geri çektim kendimi. Hayal kırıklığı gözlerime, oradan da kalbime akmış gibiydi. Pişmanlık vücudumda kol gezerken Barlas'ın ufakta olsa bir tepki vermesini istiyordum çünkü pişman olmaktan ölümüne korkuyordum.

Kanlı Geçmiş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin