10. bölüm

4.3K 250 27
                                    

Kulağıma dolan sızlanma sesiyle uykumdan uyandım, mis gibi kokan ve sıcacık bir bedene koala gibi sarılmıştım. Sızlanma sesi de o bedenden geliyordu.

"Kalk artık be adam." Ufak bir sinir bile barındırmayan sesiyle söyleniyordu.

"Kalktım güzellik, kalktım." Onu daha çok sıkıp sarıldım.

"Çıkart şunu, kalkıyor yine." Hmlayıp kulağının altını öptüm, donup kaldı yine.

"Ne güzel işte, devam ederiz bizde." Gözleri büyümüş halde yandan bana döndü.

"Lan gece uyanıp uyanıp hallendin ya, hala ne bu enerji amına koyayım..." gülüp kalçamı oynatınca inledi yine.

"Oğlum tatlı tatlı uyuyordun, kalktı hemen. Dedim uyanmaz, ben çorbama bakayım ama açtın hemen güzel gözlerini." Gözlerini kaçırıp kafasını çevirdi.

"İkincisi...." ikinci uyanışımdaki tamamen kendi piçliğimdendi.

"O tamamen azgınlıktan, yalan yok." Sessiz sessiz gülüp kaçmaya çalışınca kendime çektim bedenini, biraz mıkırdansa da razı oldu yine.

"Valla kolum kalkmıyor, ne bok yersen ye Azer." Kaşlarım havalandı, Azer olmuştuk iyi mi?

İçinden çıkıp deliğine baktım, çok kızarıktı ama bu sondu. Bir iki gün rahat bırakırdım onu.

"Bak küfretme tamam mı, jel sürücem bu sefer." Kafasını sallayıp yutkundu.

Bol bol jel sıkıp zaten gevşek olan deliğine daldım yine, kısa süre sonra ikimizde gelmiştik. Çok jel sıktığım için sesi acı değil zevk doluydu bu yüzden galiba tahminimden erken boşalmıştım.

Banyomuzu yaptıktan sonra karnımızı doyurduk, Cihan iki dirhem bir çekirdek giyinmiş giderken camdan seslendim.

"Nereye yavru?" Gözlüğünü çıkartıp bana baktı sırıtarak.

"Mekana, gelcen mi?" Bir dakika işareti yapıp gömleğimi üstüme çektim, hızla merdiveni inip yanına ulaştım.

"Ne mekanı bu?" Gülüp kafasını salladı.

"Gidince görürsün."

Cevabına sadece kafa sallayıp uzaktan açtığı arabasına bindik, tam binerken bizi izleyen Can çekti dikkatimi. Sikik herif öfkeyle bakıyordu bize, sanki buna hakkı vardı piçin.

Cihan görmemişti şükür, arabayı usta bir hareketle yola çıkartıp uzaklaşırken arkasını dönen Can'ın elindeki büyük fotoğraf makinası çekti dikkatimi. Yine bir boklar peşindeydi ama, hadi bakalım.

"Senin bugün tatildi değil mi?" Cihan'ın meraklı sesiyle ona döndüm.

"Aynen yavrum, hayırdır?" Kıvrılan dudaklarıyla onu izlemeye başladım.

"Kaçırcam seni..." hafif bir sesle güldüm.

"Sikmese bari..." diyince piç bir kahkaha attı.

"Acelesi yok onun." Sırıtarak omzuna yanaştım.

"Yırtcan mı sen de beni yoksa? Hmm?"

Gülerek kafasını iki yana salladı, yüzü çok güzeldi bu Cihan'ın. Tattıkça da tatlanıyordu şerefsiz, ortalık yerde yiyesim geliyordu.

"Dün çok acımadı. İyiydi yani, yırtık falan yok." Kızaran kulaklarına bakıp güldüm.

"O zaman akşam bir daha?" Şokla bana dönüp tekrar yola baktı, dalga geçiyordum aslında.

"Oha amına koyayım, duracell mi taktırdın nedir?" Kahkahamı tutamayıp yüksek sesle güldüğümde yandan heyecanla bana baktı.

"Aynen aşkım, götüme soktum tek tek. Piller bitene kadar devam." Gülüp dudağının kenarına dişlerini sürttü.

"Lan alıştın aşkım maşkım demeye haaa, milletin yanında ağzına sahip çık." Hafifçe çatılan kaşlarıma engel olamadım.

"Dersem ne olur?" Sertleşen sesimle bana döndü ve vitesteki elinin titrediğini gördüm.

"Yani bizi sevgili sanarlar, beni herkes biliyor zaten. Senin hoşuna gitmez diye öyle dedim." Elime yaptığı çekingen dokunuşla yumuşasam bile belli etmedim.

"Sanacaklar tabi oğlum, öyleyiz çünkü. O kadar boşuna mı öpüp kokluyorum seni, koynumda uyutuyorum. Millet yarrağımı yesin, ne derlerse desinler. Seni üzmediği sürece dedikleri çok umurumda değil." Araba fren yaptığında konsola zor tutundum.

Gömlek yakama yapışan eller ve dudaklarıma kapanan dudaklarla afallasam bile hızla öpüşüne karşılık verdim. Bu adam, yani sevgilim eşsiz bir tada sahipti ve cidden bağımlılık yapıyordu.

Adı GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin