35. bölüm Pars - Atlas

1.1K 152 20
                                    

Pars kolları bomboş ve çırılçıplak uyandı, ucuz bir filmin terk edilme sahnesinde olduğu gibi yanındaki yastıkta bir not duruyordu.

Özür dilerim, sana bunu yapamam...

Sinirle ve hüzünle kalkıp giyindi, belki de ona yetemeyeceğini anlamıştı Atlas. Halbuki Pars çabalardı, onun için kendini geliştiriyordu. Bıraktığı okula dönüp, derece bile almıştı ve bunları sadece onun için yapmıştı.

Atlas kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ evinde, sevdaya düştüğü adamdan kaçıyordu. Onu unutacaktı Pars, unutmalı, ona daha da bağlanmamalıydı...

"Peki sen ne olacaksın aptal, sevdiğinden uzakta... erik gibi kuruyup öleceğim bu dağın başında..." oflayıp yumruk torbasının başına geçti yine. Pars sinirini öperek alıyordu, ama kendini yalnızlığa mahkum edince yumruk torbasından alıyordu hırsını.

"Abi, sen gittiğinden beri depoda kalıyor. Biraz kötü görünüyor, vazgeçecek gibi değil genç adam." Sağ kolu olan adamı, Ahmet, güvendiği tek çalışanıydı ve ona arada Pars'tan haber getiriyordu.

"Ne demek depoda kalıyor, ne yapıyor orada?" Hayretle adama döndü, onun halini gören Ahmet bir adım geri çekildi.

"Abi... ağlıyordu koca adam." Atlas'ın yer ayağının altından kayar gibi oldu.

"A-ağlıyor mu? Benim için mi?" Adam gülümsememek için zor tutuyordu kendini, koskoca Atlas beyini de aşık olmuş halde görmüştü ya.... ölse gam yemezdi.

"Abi... bir dönüp baksan. İki ay oldu, hem sen de kötüsün, hastaneye de gidersin." On gündür midesinde bir lokma durmuyordu, kusup duruyordu.

"İyiyim ben." Ters sesiyle derin nefes aldı adam, ona laf söylemek istemiyordu ama mecburdu.

"O zaman bol soğanlı birer adana gömelim eskisi gibi, ne dersin?" Daha düşüncesiyle midesi bulanan Atlas adama baktı yenilmişlikle.

"Arabayı hazırla, önce hastaneye gidelim. Beni böyle görmesin, eğer hala oradaysa ve sorarsa, onun için değil iş için döndüm." Ahmet hızla kapıdan çıkıp arabayı ısıttı, hava iyice soğumuştu.

"Gel abi, ben sana destek olayım." Adamın koluna tutunmasını sağlayıp taşlık yerden geçerken destek oldu, bu kadarcık yürüyüşle bile midesi bulanmıştı Atlas'ın.

"Yavaş yürü Ahmet, kusacağım yoksa." Ahmet adamın çökmüş suratına bakıp arabaya binmesine yardım etti.

Bir saat içinde, Atlas'a ait bir özel hastanedeydiler. Atlas deri bir koltukta oturmuş kolundaki seruma bakıyordu, bir yandan da kan tahlilinin sonuçlarını bekliyorlardı.

Vücudu kusmaktan susuz kaldığı için bu üçüncü serumuydu, yeni yeni iyi hissetmeye başlıyordu. Doktor gülerek içeri girdiğinde gözlerini ona dikti, bu işe başladığından beri özel doktoruydu.

"Seni sedyeye alalım şöyle, rahim için ultrason gerekiyor. Kan tahlillerinde bir şey yakaladık." Atlas yavaşça koltuktan kalkıp sedyeye uzandı, adam cihazı hazırlarken ters ters ona bakıyordu Atlas.

"Son adet tarihinizi hatırlıyor musunuz?" Kafasını iki yana sallayıp düşündü, dağ evinde hiç olmamıştı.

"İki aydır olmuyor ama, stresli bir durum yaşıyordum. O yüzden olduğunu düşündüm, kist falan mı oluşmuş?" Adam daha büyük gülümseyince yutkundu, onlar... Pars korunmamıştı.

Ekranda görünen su damlası gibi karartıya baktı, bir anda odayı hızlı bir kalp atış sesi doldurdu. Atlas deli gibi titriyordu, elleri değil sadece tüm vücudu titriyordu.

"Sakin olun lütfen, bebek için bu kadar olumsuzluk iyi değil. Tahmin için erken ama, şu minik çıkıntıya bakılacak olursa oğlunuz olacak diyebilirim. Bakın tam şurada." Atlas kocaman gözlerle ekrana bakarken donmuş gibiydi, doktor tekrar konuştuğunda yutkundu.

"Bebek biraz iri duruyor. En az üç aylık gibi, ama kalp ve diğer ölçüleri iki aya uygun. Ayrıntılı ölçüm için önümüzdeki ay kesinlikle gelmeniz gerek." Atlas zorlukla konuştu.

"Babası çok iri bir adam, çok kalıplı." Ve burnumda tütüyor... diye içinden tamamladı.

"Bebeğin fotoğrafını almam mümkün mü?" Doktor onu yatırıp bebeğin tam göründüğü bir açı yakaladı ve bastırdı.

Elindeki siyah beyaz kağıda bakıp göğüs cebine koydu, kalbine yakın dursundu yavrusu. Depoya girdiği an sıcak kollarla sarmalandı, o an ağlamaya başladı işte yine.

"Geldin... geldin..." etrafına sarılı kolları tutup gevşetti ve bir elini karnına koydu. Pars donup kalmıştı, kulağına yaklaşıp fısıldadı.

"Geldik... babası..."

Adı GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin