Medya: Cem ve köpeği Lucky
Dudakları titreye titreye salona girdi. Kesin hırsızdı. Anca bir hırsız evi bu kadar dağıtabilirdi. Salona girince karşısında birini görünce çığlık attı. Üzerine bir de küçük bir köpek havlayarak koşunca ellerinle yüzünü kapatıp çığlık atmaya devam etti.
"Bağırma be!" deyip karşısındaki de çığlık atınca ellerini yüzünden çekip karşısındaki gence baktı.
O da deli gibi çığlık atıyordu bir de erkek olacak! En sonunda Hira "Bağırma!" diyince bağırmayı kesti.
Hira ona havlayan ayağının dibinde ki köpeğe baktı. Nasıl bir tatlılıktı bu? Küçük gövdesiyle, beyaz tüyleriyle hele de o sevimli haliyle bayılmıştı köpeğe. Eğilip köpeği kucağına aldı. Daha sonra karşısındaki gence baktı. Beyaz saçları, seksi gülüşü, üstsüz vücudu ile pekte bir hırsıza benzemiyordu. "Lütfen üstünü giyer misin?" diye konuşunca genç oğlanda "Kim olduğunuzu ve burada ne işinizin olduğunu söylerseniz neden olmasın?" dedi.
"Ya asıl siz kimsiniz? Ayrıca içerisi çok kötü sigara kokuyor!" diyerek cama yöneldi ve açtı. İçeri temiz hava girince derin nefes aldı.
"Kimsin sen sarışın? Abimin tek geceliklerinden falan mısın diyeceğimim ama abim eve kadın atmaz işini otelde halleder" deyince Hiranın gözleri büyüdü.
"Abin mi? Demir senin abin mi?"
"Evet sen kimsin?"
"Ben Hira" deyip elini uzattı. Genç adam elini sıkıp "Ben de Cem" dedi. "Peki Hira sen kimsin?"
Hira bir şey diyemedi. Acaba ben yengen mi deseydi yoksa... Yoksa... Ne diyecekti ki? En iyisi Demire bırakmaktı. "Aaa şey... Demirden öğrenirsin" deyip kucağında ki köpekle birlikte koltuğa oturdu. "Bu tatlı şeyin adı ne?"
Cem de kendini koltuklardan birine atarken "Lucky" deyince Hira da "Dişi mi?" diye sordu.
"Tabi ki de dişi. Köpek almaya gittiğim de beni görünce üzerime koştu. Bir dişi olarak yakışıklılığıma dayamadı tabi" deyince Hira güldü.
Karşısında ki genç adamı inceledi. Hiçte Demire benzemiyordu oysaki?
Cemden
Karşımdaki kadına baktım. Lucky onun kucağında usluca duruyorsa vardı bir bildiği. Lucky çok hassas bir köpektir ve benim sevmediğim insanlardan uzak dururdu. Şimdi bu kadının kucağında gayet huzurlu gözüküyordu. Kadın sarışındı? Abim sarışınlardan hoşlanırdı. Acaba abimin tek geceliklerinden miydi? Olamazdı. Abim eve tek geceliklerini getirmezdi. Acaba sevgilisi miydi?
Ağzımdan birden "Sevgilisi misin?" lafı kaçınca kafasını kaldırıp "Hayır" dedi.
Sevgilisi değildi o zaman neyiydi? Meraktan beynim götüme doğru kaymaya başlamıştı. En iyisi bir an önce Demir efendiyi görmekti. Masadan telefonumu alıp "Ben şimdi gelirim" deyip salondan çıktım. Misafir yatak odalarından kendime seçtiğim odaya girip abimi aradım.
"Para, Money, Argent" diyerek kaydetmiştim numarasını. Ne yapabilirdim ki para konusunda tek kaynağım abimdi. Para Türkçede, Money İngilizce de, Argent ise Fransızca da para demekti. Kısacası para demek Demir Saraçlı demekti.
"Para, Money, Argent" aranıyor...
Dördünce çalışta anca açtı.
"Baştan söyleyeyim daha yeni sekreterime talimat verdim. Hesabına para yatırdı" diyerek açtı telefonu. Ya kimin abisi nasıl da tanıyor kardeşini... Gözlerim yaşardı.
"Bebeğimmm" deyince "Cem!" diye bağırdı.
"Abi ya nerdesin?" diye sordum.
"Şirketteyim ne var?"
"Bekle yanına geliyorum" deyince kapatmadan önce "Sen İstanbul da mısın?" diye sorduğunu duydum. Odadan çıkarken gözüme çarpan bavullardan sonra anladım ki bu odanın bir sahibi vardı. Hira mıydı acaba? "Hira? Bu odada sen mi kalıyorsun?"
Elinde Luckyle odaya girip "Evet" dedi.
"Peki ben kendime başka bir oda bulurum" deyip gülümseyerek odadan çıktım. Hemen yan odaya girdim. Orası da nede olsa misafir yatak odasıydı. Salona girip bavullarımı alcakken Hira da salonu topluyordu. Salona göz ucuyla baktım. Geleli daha üç saat bile olmamıştı ama salon tanınmayacak haldeydi ve cipsler, pizzalar etrafa dağılmıştı. Bir an kendime küfrettim ama ben buydum. Dağınık yemeği seviyordum. Koltuk ve yastığın arasına sıkışmış olan kazağımı çekiştirip üzerime geçirdim.
"Hiracığım tanıştığıma memnun oldum" deyip salondan çıktım. Kapıya ilerlerken Hiranın sesini duydum. "Bende"
Sitenin garajına girip direk ilgi alanıma giren ve hayatımın en nadide parçası olan Peugeot 207 CC. Markalı arabama ilerledim. Aslında garajda ondan daha güzel arabalar vardı. Ama dikkatimi ilk bu çekti. Çünkü o benim ilk arabamdı, ilk göz ağrımdı. On yedi yaşındayken bu araba için abimin peşinden az koşmadım. Hayatım boyunca yapmayacağım yalakalıkları yaptım. Araba binince telefonum çaldı. Kim olduğuna bakmadan açtım.
"Alo Cem?" Sıla! Hay be kafama ne diye bakmadan açıyorsun ki telefonu!
"Aaa Sıla" dedim içimden kendime küfrederken.
"Ya Sıla! İstanbul'a dönmüşsün?" Daha döneli kaç saat oldu nereden öğrendi ki?
"Ya döndüm, Sıla ben seni sonra arayayım mı?" diye sorduğumda çığlık sesi duydum. Allah'ım bundan sonra yatağa attım kızlara önce psikopat olup olmadıklarını sormazsam ne olayım!
"Cem! İstanbul'a geliyorum" Ne dedin sen? ! Ulan ben sırf sen oradasın diye kafa dinlemeye İstanbul'a döndüm be!
"Yok gelme! Ben zaten yarın dönerim ya, aaa dur trafik polisi kapatıyorummm" diyerek kapattım. Oysaki daha arabayı çalıştırmamıştım bile. Ayrınca en az bir hafta burada kalmaya planlıyorum.
Garajdan çıkıp caddeye doğru ilerledim.
Şirkete girdiğim gibi bütün herkes işini bırakıp bana bakınca utanmadım değil hani... Özellikle kızların bana bakıp ağızlarının suyu akması hoşuma gitmişti. Birkaç tanesi göz kırptıktan sonra asansöre yöneldim. Onu bunu boşverin de abim kaçıncı kattaydı? Hayır yani şirkete en son bir buçuk yıl önce geldim. Ben de şirket fobisi var. Lakin bu sefer merak fobimden daha ağır basmıştı. Asansör de arkamda olduklarını yeni anladığım kızlara dönüp "Demir Saraçlının odası kaçınca katta bayanlar?" diye sorup ellerimi saçlarıma daldırdım. Kızlardan biri cilveyle "25. Kat" deyince "Teşekkürler" deyip tuşlardan üzerinde yirmi beş yazana bastım. Asansör durunca çıkıp üzerinde 'DEMİR SARAÇLI' yazan kapıya yöneldim. İçeri dalıp "Hira kim?" diye bağırınca kendime küfrettim. Kaşlarını çatıp bakan abime gülümseyip toplantı masasında oturan beylere dönüp "Toplantı bitmiştir beyler beni abimle yalnız bırakın" deyince hepsi odadan çıktı. Abim masasına doğru ilerlerken bende onu takip ettim.
Abim sandalyesine oturunca ben de tek kişilik koltuğa oturdum.
"Lan salak! Ne 'Hira Kim?' diye bağırıyorsun salak!" diye beni azarlamaya başlayınca umursamayıp "Hira kim?" diye sordum. Verdiği cevapla ufak çaplı bir şaşırma krizi geçirdim.
Abim "Karım" deyince ağzından "Ha?" gibi bir ses çıktı.
Karım mı demişti o?
Karım?
Karım!
**
Hikayemiz 3K olunca yeni bölüm gelecektir. Sizi seviyorum :D
@CrystalRoden arkadaşımızın Bakıcı hikayesine bakın lütfen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demir'in Hirası (Zoraki evlilik) #Wattys2016
Genel KurguYirmi üç yaşındaki bir kadının yirmi altı yaşındaki İstanbullu biriyle evlendirilmesi, bu zoraki evlendirmenin asıl sebebi Töre falan değil asıl sebepler aile sırları! Zoraki evlendiği karısından nefret eden bir adamın Mardinli karısıyla hayat sınav...