22.bölüm (bir yıl bir insan)

119 10 0
                                    


İnsanlar verdikleri ani kararlar yüzünden hep pişman olurdu. Ve bu benim için de geçerliydi pişman mıydım?

Kesinlikle evet

O zaman neden hala buradaydım?

Aradan sadece on ay geçmişti ve ben teyzemin düzenine asla alışamamıştım. Ama daha fazla alışmama gerek kalmamıştı.

Teyzeme Türkiye'nin çok ünlü bir şirketinden iş teklifi gelmişti. Ve oda bunu kabul etmişti yine buradaydım istanbulda. Ocak ayının soğuğu bütün şehri etkisi altına almıştı. Manzarasını sevdiğim balkonumuzda yağan kardan kaçan insanları izliyordum. Bazıları evlerine gidiyordu bazıları ise sevdiklerinin yanına. Peki ya ben böyle karlı bir günde nereye gidersem ruhum ısınırdı? Nereye gidersem kendimi güvende hissederdim?

"Aryacım bugün dördüncü oldu bu dediğim hava soğuk dışarda durma üşüteceksin"diyen nur teyzemi duymamla derin bir nefes verdim. Buraya geri döneli üç hafta yeni oluyordu ve ben çoktan alışmıştım İstanbul'a.

"Biliyorum ama manzara hoşuma gidiyor"dedim tatlı bir ses tonu ile nur teyzem yavaş adımlarla yanıma geldi. Ve elini omzuma koydu

"Biliyorum tatlım fakat doğum gününden önce hastalanmak istemezsin herhalde öyle değil mi?"dediğinde bıkkın bir şekilde nefesimi verdim takvimler on ocağı gösterdiğinde ailemsiz geçirdiğim bir doğum günü daha gerçekleşecekti benim için.

"Biliyorum bu senin için zor fakat yarın mutlu olman gerekiyor"dediğinde nur teyzemin gözlerinin içine baktım. Çok fazla çalışmaktan gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu ama bu onun güzelliğini pek bozamamıştı. Bir kaç aydır onun yanındaydım ama sanki önceden hep yanımdaymış gibi sıcak kanlıydı. Bir kızı vardı oda çoktan evlenmişti bile oğlu ise benimle aynı yaştaydı.

"Biraz dışarda dolaşabilir miyim?"dediğimde bir kaç saniye yüzüme baktı ama biliyordum beni kırmazdı. Ve tahmin ettiğim gibi yine beni kırmayarak kafasını aşağı yukarı salladı. Yüzümde oluşan tebessüm ile nur teyzemin yanağına ufak bir öpücük kondurdum.

"Çok geç olmadan gelirim"dedim teyzem cevap vermedi sadece gülümsemek ile yetindi. Onun yanından geçerek balkondan içeriye girdim. Nur teyzemin kocası Albert vardı açık kahverengi saçları ve siyah gözleri vardı. Kesin yüz hatları mükemmel bir vücuda sahipti. Bakışlarını bilgisayardan bana çevirdiğinde yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu.

"Wie geht es dir, Arie?"dediğinde gülümsedim adam bir türlü türkçe öğrenememişti ki. Tek iletişim yolunuz almacaydı oda bende sıfırdı. Şimdi bu adam ne demişti ki bana? Küfür etmiş olmasın?

"Küfür etmedi korkma"diyerek içeriye Lars benim deyimin ile kars girmişti. Aynı babası gibiydi kahverengi saçları ve siyah gözleri vardı. Boyu desen hey maşallah bir doksan vardı bu adamlar akşam yemeğinde uranyum kemirmiyorsa ben de neyim. Onlar bu kadar uzunken ben nasıl kısa kalıyordum. Allah'tan Kars Türkçe biliyordu evde bana çevirmenlik yapmakta görevliydi daha doğrusu onu bu göreve atayan kişi bendim. Kars yanıma geldiğinde onun dibine girdim.

"Ne dedi peki? Adama mala bakar gibi bakıyorum"dediğimde kars güldü ve kulağıma doğru yaklaştı

"Nasılsın diye sordu"dediğinde ona doğru döndüm ve kaşlarımı çattım.

"Arin kim oğlum?"dedim sorgulayıcı bir ses tonu ile. İnşallah doğru tercüme etmişimdir kelimeyi. Kars'ın patlattığı ufak kahkahandan anlamıştım ki doğru tercüme edememiştim

"Arin değil arie Almanca da arya kelimesi arie olarak söylenir"dedi gülmesinin arasında Albert gözlerini kocaman açarak bir bana birde yanımda kişniyen Kars'a bakıyordu. Garibim bunlar ne diyor? Der gibi bakıyordu bize

ÜVEY KARDEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin