Kadrolu okuyucularım da geldiyse başlayabiliriz. @hlygndgd
Hulyakorhan @sifatopaloglu @eminenaz61 rabiaolgun1 okaliptus67 @gulizarsonmez rolery asliaydin3596 cokokurbiri afkur_ma siyahincim_ oznseyma
Soğuk bir kış sabahı, tüm şehir yeni bir güne merhaba derken İstanbul karlı bir sabahın ilk gününü yaşıyordu. Galata Kukesi'nden, şehir bugün bir başkaydı. Melodi ise sabahın ilk saatlerinde kulenin en tepesinden bu güzelliği seyrediyordu. Tüm İstanbul, bembeyaz gelinliğini giymiş bir kız misali kendisine bakıyor gibiydi. Bu anı ölümsüzleştirmek için geniş açıyla manzarayı çekti. Bir lira bile almadan yazılarını paylaştığı internet sayfasına girişini yaptı. Önce çektiği fotoğrafı yükledi altına da 'Yeni gün, beyaz bir sayfa ile başladıysa, son sözü mutlaka biri söylemeli. Son sözleriniz daima tertemiz bir başlangıç olsun.' yazdı.Ardından donmaya yüz tutmuş ellerine cebinden çıkarttığı eldivenleri geçirdi. Yavaş adımlarla kuleden indi ve daha ne ile karşılaşacağını bilmediği iş yerine doğru yola koyuldu. Memur bir ailenin son çocuğuydu. Bir abisi bir de ablası vardı. İkisi de tıpkı babası gibi okuyup memur olmuşlardı. Melodi ise onlara göre fazla özgür ruhlu bir kızdı. Ailesi ise bu durumu onun şımarık bir kız çocuğu gibi davranmasına bağlıyordu. Hâlbuki Melodi'nin dünyayı görmek, gördüğü yerleri kaleme almak gibi büyük hayalleri vardı. Dünyayı gezen ünlü bir yazar, ünlü bir Blogger olmayı her şeyden çok istiyordu. Ama hayaller dünyayı dolaşmak gerçekler ise dört duvar arası bir şirkette dış ticaret departmanında işe başlamaktı. Bu bölümü ailesinin zoruyla okusa da ikinci öğretimi Türk Dili ve Edebiyatı olarak tamamlamıştı. Şimdi ise babasının zor bela ayarladığı iş yerine mecburen gidiyordu.
Metrobüse bindiğinde rahatsız edici bir kalabalık yoktu. Boş koltuklardan birine oturdu. Eldivenlerini çıkarıp kaşe montunun cebine koydu. Aynı anda telefonunun mesaj sesi duyuldu. Beresini de çıkarıp kucağına koyarken kızıl saçlarını geriye attı. Telefonunu çantasından çıkarıp mesaj bölümüne girdi.
Mesaj XYZ'den gelmişti. Yaklaşık bir yıldır bıkmadan usanmadan kendisine mesaj yazan her kimse cevap alamadığı hâlde yazmaya devam ediyordu. Melodi onun tüm mesajlarını okumadan siliyordu. Fakat bu kez silmeden gözü mesajın ilk iki kelimesine takıldı. Bu dikkatini çektiği için yeşil gözleri fal taşı gibi açıldı. Hızlıca içeriğe girerek okumaya başladı.
XYZ
Yeni işin sağlık, huzur ve mutluluk getirsin.Melodi emin olmak için mesajı tekrar okudu. Bir yıldır her sabah bıkmadan usanmadan gönderilen günaydın mesajlarından sonra bu mesajı görmek onu ciddi anlamda tedirgin etmişti. Adam her kimse bugün işe başlayacağını biliyordu. Demek ki yakınlarda bir yerlerde olmalıydı. Kesinlikle adam kimse, onu tanıyordu. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Kimdi bu çaresiz âşık şimdi gerçekten merak etmişti.
Böyle aptalca mesajlar yazacağına karşısına çıksa daha fazla şansı olabilirdi. Melodi kesinlikle pasif adamlardan hoşlanmazdı. Ne istediğini bilen erkekler her zaman dikkatini çekerdi ama henüz istediği kriterlere uyan bir adamla da karşılaşmamıştı.
Artık mesaj yazan kişinin kendisini tanıdığına hiçbir şüphesi yoktu. Yabancı olmasından rahatsız değildi, önemsemiyor ve ciddiye de almıyordu. Ama şimdi işler değişmişti, kendisini tanıyan ve öz güveni sıfır olan bir adamdan gelen mesajlar artık can sıkıcıydı. Tanıdık bir adamın sıkıcı aşk mesajlarındansa yabancı bir adamın aptal mesajlarını tercih ederdi. Cesareti olmayanın aşkı da olmamalıydı. Bir yılın üzerine ilk kez XYZ'ye yazmaya karar verdi. Bunun için kısa bir süre düşündü. Ne yazması gerektiği hakkında bir fikri yoktu.
O kadar yazılar yazıyor ama şu an aklına hiçbir şey gelmiyordu. Sonunda basit ama etkili olması adına 'Hayalet çocuklarla ilgilenmiyorum. Beni tanıdığını da kanıtlamış oldun. Bilmelisin ki benim klavye delikanlıları ile de işim olmaz. Bence artık yazma, kısacası hiç şansın yok. Çevremdeki hiçbir erkek henüz aşkıma sahip olacak nitelikte değil. İşe başladığımı bilecek kadar yakınlarımdaysan, yakınımdaki kimseye âşık olma potansiyeli taşımadığımı bil isterim. Sonra boşa üzülme, inan bana acımam.' yazdı ve gönderdi.
Mesajı gönderdikten sonra telefonu cebine attı. Beresini genişçe olan çantasına koydu. Ayağa kalktı ve aracın durmasını bekledi. İneceği durağa çoktan varmıştı. Saçlarını düzelterek yürüyen merdivenlere doğru ilerledi. Gideceği şirketin ulaşımı oldukça kolaydı. Arabasız gelmek doğru bir tercihti. Gerçi arabası da yoktu ya. Neyse...
Cuma günü mülakattan geçmiş, pazartesi günü de evraklarını vermişti. Çarşamba başlaması istendiğinde çarşamba başlanan işler yarım kalmadığı için salıya anlaşmıştı. Bu işte çok da kalıcı olmak istemiyordu. Biraz para biriktirse ve en azından birkaç ay ailesinden kurtarsa yeterdi. Annesi dört dil bilen bir tercümandı. Uzun yıllar Avrupa'da yaşadığı için birden fazla dil biliyordu. İngiltere'de doğup büyümüştü. Gezginci bir ruha sahip olan annesi bir Türkiye seyahatinde babasına âşık olup o hareketli hayatını bırakıp babasıyla evlenmişti. Babası ise düz mantık bir matematik öğretmeniydi.
Melodi dış ticareti yabancı dilleri var diye okumuştu. Bu kararı da onun yerine babası vermişti. İşe gireceğini de hiç düşünmemişti. Öğrendiği dilleri başka ülkeleri gezerim diye öğrenmiş ve iş hayatında işine yarayacağını düşünmemişti.
Kendini kovdurmadan dayanabilirse, amacı üç ay çalışıp kazandığı parayla da birkaç ay yurt dışında kültür turlarına katılmaktı.
Başını önünde duran devasa binaya kaldırdı. Kocaman harflerle Pars Holding yazıyordu. Kendi kendine yüksek sesle "Welcome to hell, baby!" (Cehenneme hoş geldin bebeğim.) diye söylendi. O sırada şirketin sahibinin, asistanı ile birlikte yanından geçtiğinin farkında degildi. Gerçekten cehenneme hoş gelmişti.
Melodi hâlinden hiç de memnun olmayan bir şekilde şirketten içeri girdi ve onuncu kata çıktı. Orası yalnızca dış ilişkilerin yürütüldüğü yönetim katıydı. Bir gün önceden kendisine verilen odaya yerleştiği için bugün pek de yapılacak işi olmadığını düşünüyordu. En azından insanlarla kaynaşırdı. Fakat kattaki herkes kendi halinde odalarında çalışıyordu.
Melodi de odasına geçerek önce üzerindeki siyah kaşe kabanı çıkarttı. Çantasından telefonunu aldı. Üzerinde siyah dizlerinin üstünde triko bir elbise vardı. Çizmeleri ise neredeyse eteğinin boyuna uzanıyordu. Çantasını ve kabanını sağ köşede duran dolaba koydu ardından masasının başına geçerek oturdu. Telefona baktığında bir ileti olduğunu gördü. O kadar laftan sonra mesaj XYZ'den gelmişti. Melodi, o an ne yazdı diye gerçekten merak etmişti. Belli ki adam, pasif ama yüzsüzdü.
XYZ
Sen şimdi çok şey bildiğini de düşünüyorsundur. Ama inan bana bir şey bildiğin yok. Kendini fazla abartıyorsun, bence yapma. Üzülürsün, inan bana üzerim.Melodi mesajı okuyunca kısa süreli bir şok geçirdi. Böyle bir mesaj beklemiyordu. Hatta utanır bir daha da yazmaz sanıyordu ama beklediği olmadı. Adam cevap vermiş üstelik bir dakikada Melodi'yi deli etmeyi başarmıştı. Aynı sinir parmaklarına da ulaştığında "Şuursuz olduğunu aylardır mesaj yazmandan anlamıştım ama şu an yaptığın düpedüz akılsızlık. Sanki ben sana yaz diyorum. İşine gelmeyen bir şey olduysa ağırına gitmesin. Bunu sen istedin." yazdı ve gönderdi. Aptal adam, tüm sinirlerini tepesine çıkarmıştı.
Henüz kendine gelememişken kapısı tıklandı ardından içeri esmer, kahverengi gözlü zarif bir kız girdi. Samimi ama saygılı bir tonda "Merhaba ben Eslem, ufak bir bilgi vereceğim. Müdürümüz Selma Hanım ilk on gün arşivde çalışmanı ve şirketin son beş yıldaki dış ticaret verilerini incelemeni istedi." dedi.
Melodi kıza somurtarak bakmakla yetindi. Delinin biri resmen ona manyakça bir iş vermişti.
"Farkındayım biraz gözün korktu ama emir büyük yerden."
"Müdür sanırım daha ilk günden bana kafayı taktı." Melodi bilmiyordu ki başına bu işin gelmesinde ki sebep şirkete geldiği ilk dakika dilini tutamamasıydı. Cehenneme gerçekten merhaba demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Tanışma - Yarı texting
General FictionHer hikaye muhteşem bir ilk tanışma ile başlar. Ama onlarınki en kusursuz olanıydı. Öyle olmak zorundaydı, çünkü her şey bu kusursuz tanışma için planlanan büyük bir oyundan ibaretti. Adam bir kızı sevdi. Kadın ise onu hiçbir zaman görmedi, üstelik...