4. BÖLÜM

203 43 130
                                    

Melodi düşünceli bir şekilde odasına geçerken okul yıllarında bir türlü peşini bırakmayan sürekli notlar yazıp duran Hasan Ali'yi düşündü. Kesinlikle o olmalıydı çünkü Allah'ın delisi her gün bıkmadan usanmadan mesajlar yazar sonra uzaklardan notları okuyup okumadığını izlerdi. Dört yıl boyunca notlar, hediyeler bırakmış ama bir kez olsun gelip kendisiyle konuşmamıştı.

MELODI; Üniversiteden biri misin?

Masasının başına doğru yürürken hemen ileti geldi. XYZ, sadece "😏" ifade mesajı atmıştı. Hayır ya da evet dememişti. Ama gönderdiği işareti düşününce olma ihtimali yüksekti.

MELODI; Faka bastın, kim olduğunu anladım. Hasan Ali sensin değil mi?

Melodi mesajı gönderdikten sonra bir müddet bekledi. Cevap gelmeyince dosyaların başına döndü. Sakince çalışmaya devam ederken vaktin nasıl geçtiğini anlamadı. Arşiv fikrinin gerçekten dahiyane olduğunu düşünürken dolaba koyduğu montunu giyiyordu. Daha eldivenlerini takmadan gelen mesaj sesiyle masaya yöneldi.

XYZ; Onun gibi biri olmadığıma eminim. Dört yıl peşinden koştu, okul bitti bir daha karşına bile çıkmadı. Ben öyle değilim Mel... Bir kez peşinden gelmeye karar verdim ve bir daha geri adım atmayacağım. Unutmadan, sonunda durduğun yer tam olarak yanım olacak.

Melodi onun yazdığı bu mesajı içeriğe girmeden ekrandan okudu. Daha sonra eldivenlerini ve beresini de takıp şirketten çıktı.
***
İlk iş günü sakince bittikten sonra eve geldiğinde istediği tek şey yatıp dinlemekti. Fakat öyle olmadı çünkü abisi eşini ve çocuğunu alıp gelmiş, ablası da hiç hazzetmediği eniştesini getirmişti. Abisinin de ablasının da doğru eş seçimleri yapmadığını düşünüyordu. Hatta anneannesi gibi herkesin etlisine sütlüsüne kulp bulduğu için bir çöple evleneceğini de düşünmüyor değildi. Neyi beklediğini bilmeden birçok kişiyi reddetmişti. Bu özgür ruhlu olduğundan da başka bir şeydi. Hiç kimseyi istemiyordu. Belki de bunu özgürlüğü kısıtlanacağı için yapıyordu. Emin değildi. Annesi ve babası birbirini çok seviyordu bunu görebiliyordu ama asla aynı dilden konuşmuyorlardı. Bu zamanla annesinin yaşadığı hayatı mecburen kabul etmesine döndüğü için Melodi korkuyordu. Gerçekten dilini konuşamayacağı biri ile olmaktan korkuyordu.

Annesi Eylül Hanım, mükellef bir masa hazırlamıştı. Bugün küçük kızının ilk iş günüydü ve bu da ailece kutlama yapmak için güzel bir sebepti. Yemek şen sohbetler içinde devam ederken Melodi'nin abisi Yuşa "Evet güzel ailem, bahisleri açıyorum. Bence Melo bu işe bir hafta dayanır. Sizce?" diye sordu ardından güçlü bir kahkaha bombasını masanın ortasına bıraktı. Melodi buna bozulsa da bir şey demedi. Daha kim bahis oynayacak merak ediyordu. O bunları düşünürken ablası İrem konuşmaya başladı.

"Kendisine soralım bence, 'Ben yarın işe gitmiyorum.' diyecek." 

Melodi abisi ve ablasına ters ters bakarken babası Mustafa "Ben kızıma inanıyorum, onun isteyip de başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Yeter ki istesin." dedi ve bakışlarını Melodi'ye çevirdi. Dediklerine pek emin olmasa da kızını destekleme gereği duymuştu.

"Hadi oradan zevzekler. Siz ne bilirsiniz. Siz babanızın, Melodi de benim kızım. O sadece bir şeyi isterse yapar." Bunu diyen annesiydi. Eylül Hanım kızını sonuna kadar destekliyor ne yaparsa yapsın arkasında duruyordu.

Yuşa "Ama anne çifte standart uyguluyorsun. Çok ayıp." Hep beraber gülümsediler. Sonunda sıra Melodi'ye gelmişti. Sakince oturduğu sandalyede geriye yaslandı ve konuşmaya başladı.

"Siz o küçük hayatlarınızda emekli olmak için sigorta  gününüzü sayarken ben yeni işimde başarı merdivenlerini koşarak çıkacağım. Hee, unutmadan o merdivenleri çıkarken de dünyayı gezeceğim. Siz yaşlanıp emekli paranızla gezmeyi düşündüğünüz gün ben çoktan dünyayı görmüş olacağım." Bunu söyledikten sonra biraz önce abisinin yaptığı gibi güldü. Kimseden ses çıkmadı. İnansak mı inanmasak mı diye düşündüler. Emin olamamışlardı. 

Kusursuz Tanışma - Yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin