3. BÖLÜM

243 46 67
                                    

Melodi eline birkaç dosya alıp yukarı çıktığında etraf sakin görünüyordu. İçerisi herkesin birbirini gördüğü ferah, cam odalardan oluşuyordu. Her şey seffaftı. Kendisine doğru gelen Eslem'i etrafı detaylı incelediği için hemen fark edemedi. Eslem gülümseyerek "Nasıl gidiyor? Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?" diye sordu.

"Teşekkür ederim, bir şey yok. Dosyaları aldım, biraz çalışacağım. Odalar neden boş?"

"Ana kadro şu an kaplanın ininde. Toplantı var."

Melodi ona şaşkınca bakıp "Kaplanın ini derken?" dedi.

"Pars Holding ya. Kaplan yuvası da yukarısı oluyor. Yani ben öyle diyorum. Orası farklı bir dünya. Hatta kendi içinde birbirini ısıran üst düzey çalışanların olduğu bir yer. Gerçekten hepsi birer kaplan, haklılar tabi. Koca bir şirketi yönetiyorlar."

"Korkmalı mıyım?"

"Senin korkmana gerek yok, daha henüz yenisin. İşin içine girdiğinde silkelenirsin. İşini iyi yaparsan şirket seni ihya eder ama yapmazsan öyle prosedürler uygular ki, işten çıkarılır tazminat bile alamazsın."

"Peki sen ne iş yapıyorsun?"

"Ben bu kattaki işleyişten sorumluyum. Herkesi asiste ediyorum. Ve en önemlisi de mutfağa bakan Asya Hanım'ın kızıyım." Bunu öyle bir söylemişti ki annesinden gurur duyduğu her kelimesinde hissedilmişti.

"Dış ticarete bakan kaç kişi var bu katta."

"Tam on dört tane dış ticaret uzmanı var. Hepsi de yurt dışında eğitim almış. Bu yıl şirket bir karar aldı, her kata bölümü ile ilgili yetiştirilmek üzere birer alım yaptı. Yeni bir yasa çıkmış, geçen yıl da her kat için engelli birer çalışan alınmıştı. Şirket sosyal projelerde yer alıyor. Sıkı çalışırsan güzel bir kariyer yaparsın."

Melodi mırıldanarak "Emin ol çok istiyorum." dedi. Burada kalmaya çok niyeti yoktu. Yurt dışında eğitim almış kişilerin yanında o zaten ezilirdi. Birçok kez yurt dışına çıkmıştı ama gezmek için. Annesinin özverili olması sayesinde de akıcı ve aksanları ile dört dili konuşabiliyordu.

"Bir şey mi dedin?"

"Yok demedim, diğerleri ne zaman gelir?"

"Mesai bitimine kadar gelmezler. Bu aksam, bu departmandan iki kişi ile birlikte Mısır'daki ofise gidilecek. Şu saatlerde yeni defile ve katılımcı firmalar hakkında görüşülüyor."

"Neden ben o toplantıda yokum? Herkes yurt dışına çıkıyor mu?" Melodi'nin kafasında uçmak fikri çoktan yer etmişti.

"Herkes kendi birimine baksa bile, tüm işlerden ticaret anlamında herkes bilgi sahibi olmak zorunda. Bu bizim kat için  geçerli. Sana gelince önce işe hâkim olmalısın, öyle kolay kaplan yuvasına çıkamazsın. Hee, diyelim başardın önünde her kapı açılır. Sıkı çalış başarırsın. Burada kimse kimsenin ayağını kaydırmaz herkes işini yapar."

"Anladım, çok tecrübeli değilim ama bildiğim dillere çok iyi derecede hâkimim."

Eslem tatlı tatlı gülümserken "Aksi olsa burada olmazdın ama şunu bilmeni isterim ki bu şirkette İtalyanca, İngilizce ve Almanca bilmek bir ayrıcalık değildir." dedi.

Melodi buna bozulmuştu. Eslem onun bildiği dilleri galiba hafife almıştı. Bu Eslem'in gözünden kaçmayınca onu rahatlatmak adına konuşmasına devam etti.

"Dördüncü bir dilin varsa şanslısın çünkü buradaki tüm üst düzey çalışanlar bu üç dili bilir. Aksi mümkün değildir. Buraya kadar geldiğine göre bildiğini varsaydım onun için öyle dedim." Neyseki Melodi onlara ek olarak Arapçayı da konuşabiliyordu. Ama bunu paylaşma gereği duymadı. Duyduğu tek şey annesine olan minnetiydi. Annesinin diretmelerine şimdi daha çok hak veriyordu. Keşke onu daha erken dinleyip Fransızca derslerine ehemmiyet verseydi. Şimdi hâkim olduğu beş dili olabilirdi. En azından gramerine hâkimdi. Boş zamanlarında kelime ezberlerse kısa zamanda toparlardı.

Melodi o an karar verdi, hayallerine açılan bu kapıda ilelebet yürüyecekti. Bunun için de elinden ne gelirse yapacaktı. Başka şansı da yoktu zaten. Babasına kalsa küçücük bir şehre bağlı standart bir hayat yaşayacaktı. Mutlu ve huzurlu bir ailede büyüse de artık konfor alanın dışında olmak istiyordu. Bu hayat ona dar geliyordu, hayali ruhunun özgür olmasıydı.

Melodi, aşırı derecede konuşma heveslisi olan Eslem'in yanından uzaklaşarak odasına geçti. O an kararını verdi başarılı olacaktı. Tutmaktan yorulduğu dosyaları masasına bıraktı. Sonra geçip yerine oturdu. Bu iş onun için artık bir kaçışın başlangıç yeriydi. Dünya açılmak için paravan olarak gördüğü bu şirketin üstüne basacaktı.

O tutkuyla önündeki dosyaları kalben incelemeye koyuldu. Satılan tasarımları ve alan şirketleri zihnine iyice kazıdı. Şirketler ve aldıkları tasarımlar hakkında önemli notlar aldı. Firmaları ve büyük şirketleri tanımak işine yarayacaktı. Kafaya koymuştu on günün sonunda tüm yabancı firmaların her detayını öğrenecekti. Bunun için elinden gelenin fazlasını yapacaktı.

Saatler birbirini kovalarken kafaya koyduğu yolda azimle ilerleyen Melodi bir hayli yorulmuştu. Bir kahve molası için durduğunda bunu fark etmişti. Telefonunu alarak odasından çıktı. Evrak işleri ile uğraşan çalışanların oturduğu masaların önünden geçti ve Amerikan tarzı yapılan mutfağa ulaştı. Her şeyin şeffaf olduğu bu katta mutfak tertemiz isteyen de rahatça orayı görebiliyordu. Yalnızca üst düzey çalışanların odalarının olduğu bu katta diğer tüm çalışanların, bölüm bölüm çalıştığı masaları vardı.

"Kolay gelsin Asya Hanım, bir Türk kahvesi alabilir miyim?"

Ona arkası dönük olan kadın gülümseyerek baktı ve "Yeni kahvelerden istemeyen birilerini görmek güzel." dedi.

"Kahve severim, Türk kahvesi favorim ama çay vazgeçilmez tutkum." Melodi samimi bir gülümse ile kadına karşılık verdi. Kadın kahve yapmaya koyulurken o da telefonuna çevirdi bakışlarını. Sesinin nasıl kısıldığını hatırlamıyordu. Birkaç arama ve mesaj vardı. Ablası oyalanmadan gelmesini yazmış olmasına rağmen ikinkez de aramıştı. Kısaca tamam yazarak bir diğer mesaja girdi. Mesaj Bay Bilinmezden gelmişti.

XYZ
Seni verdiği gün, belamı bulduğumu anlamıştım.

"Allah senin cezanı versin!" Mesajına karşılık olarak göndermişti bu mesajı. Ve neredeyse mesaj geleli iki saat olmuştu.

MELODİ
Madem bela olduğumu düşündün, derdin neydi de yazıp durdun?

Melodi bir müddettir durmuş olan karın tekrar yağmaya başlamasını izlemeye koyuldu. Dalıp gitmişken Asya Hanım kahvesini masaya bıraktı. Aynı anda mesaj sesi de duyuldu. Önce kahvesini kokladı ardından telefonun ekranını açtı.

XYZ
Uzaktan baktım bir yeşil türbe, içene girdim estağfurullah tövbe. Benim de şansım bu. Ne yapayım, razı oldum ben de. İnsan her zaman şanslı olamıyor.

MELODİ
Neyseki yol yakın, dönebilirsin. Zararın neresinden dönersen kârdır. Bak ben alınmam önüne bakabilirsin.

XYZ
Öyle her zorlukta dönecek olsaydım. Bu illeti yüklenmezdim.

MELODİ
Sırtında yüküm yani?

Melodi bunu yazdıktan sonra kahvesinden bir yudum aldı. Ne diyecek merak etmişti.

XYZ
Sırtımda yük mü? Eğer öyle olsaydı taşırdım biterdi. Bazı yükler kalbe ağır gelir derlerdi. Doğruymuş. Bilseydim bu kadar hasret koyacağını, gözlerine hiç bakmazdım. Yıllarca direndim; ama sonunda yenildim.

Melodi mesajı okudu, sonra tekrar okudu. Yıllarca dediğine göre kesin okuldan biri olmalıydı.

MELODİ
Bazı insanlar ağırdır, her bünye kaldıramaz.

XYZ
Yanlış anladın bu seninle ilgili bir şey değil, tamamıyla benimle ilgili. Duygular benim, kalp benim istediğimi alırım. Sadece yanlış zamanda doğru yerdeydin.

MELODİ
O zaman neden usanmadan neredeyse bir yıldır, yazıyorsun?

XYZ
Bu tamamen benim meselem.

MELODİ
Eğer sağlam bir deli değilsen, benden ne istiyorsun?

XYZ
Seni... Ve alacağım.

Melodi önce ekrana boş boş baktı. Kahvesinden bir yudum aldı ve alaycı bakışlarla gülümsedi. Adam doğrudan deliydi, kendi yazdığı hikayeye resmen inanmıştı. Bu aklına yalnızca bir ismi getirdi.

Kusursuz Tanışma - Yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin