12. Portekiz'den Julia - 1755

43 4 0
                                    

"Julia." ses bir süre cevap bekledi Julia adının sahibinden.

"Julia sana diyorum."

Julia kim Allah Allah cevap versin artık. Julia Julia Julia kim bu Allah aşkına!

Arkamı döndüm.

"Julia nihayet sana yetiştim. Sesleniyorum niye cevap vermiyorsun kuzum?"

Kadın anlamadığım bir dil konuşuyordu. Yok hayır anlıyordum aslında. Yine de yabancı geliyordu. Ben sadece İngilizce ve Türkçe bilirim halbuki!

"Kuzum sende birşeyler var bugün."

Kendimi zorlayarak Portekizce mi İspanyolca mı olduğuna karar vermediğim birkaç kelime söyledim. Kendimi zorladığıma bakmayın. Kelimeler ağzımdan dökülüverdi.

"İyiyim Camila. Kendimi halsiz hissediyorum." Kızın adını hatirlamıştım.

"İlahi Julia. Sen hep halsizsin. Andrealar akşama kilisiye gelip gelmeyeceğini soruyor."

"Doğru ya yarın Azizler günü. Kiliseyi süsleyecektik." Bu ruyalarda da hala su herşeyi hatırlama işini çözemedim. Gerçi müdahale de edemiyorum zaten.

"Aslında ben söyledim zaten onlara, Julia tembelliğinden gelmez. Evde yatmayı tercih eder dedim ama yine de gelirsen iyi olur. O kadar işi yarına kadar bitirmek için çok kişiye ihtiyacımız var."

Camilla'ya dikkatli baktığımda onun Göbekli Tepe'de beni öldüren Sora olduğumu gördüm. Bir anlık şaşkınlık yaşadım. Belki de bu hayatta birlikte olmamız karmamızı temizlemek içindir. Yine de manasızca üstüne yürümek hesap sormak için üstüne atılıyordum ki,

"Julia seni dışarıdaki görmek ne büyük bir onur (!) bu onuru neye borçluyuz?"

Bu kızın dışarıda olmasına herkes neden bu kadar şaşırıyor. Bu kadar mı tembel? Bu kızın hiç mi iyi bir huyu yok?

"Andrea, Julia da bizimle kiliseye geliyor sanırım. Henüz bir şey demedi ama?"

Off amma konuştular yahu! "Annem bunları sulamamı istedi. Az kaldı birazdan gideriz."

"Bence eline terliği almıştır yine." dedi Camilla kıkırdayarak. Doğru söylüyordu. Annem benden evin yanındaki tarlayı sulamamı istemişti. Ben de binbir dereden su getirerek kaçınmaya çalışsam da en son annem terliği kafama atınca mecbur kalmıştım. Arkamdan da epey söylenmişti. Ben tembelmişim de, bu gidişle evlenmeye bile üşenirmişim. O ölünce bana kim bakacakmış. Haklı... Niye bu hayatta tembellik yapıyorum bilmiyorum. Aaa dur bir dakika! Asral ölürken bir sonraki hayatında tembellik yapacağını söylemişti. Sanırım duası kabul oldu.

"Julia ne düşünüyorsun?"

"Hiç!"

Henüz 15-16 yaşında kızlarız biz enerjik olacağım zamanda yaptığım tembellik...

"Annen yeni babanla iyi geçiniyor mu?"

Doğru ya bir de üvey baba var başımda. Tüccar Jose.

"İyiler."

İşimi bitirdiğimde içeri gidip üzerimi değiştirdim. Tam kalbimin üzerinde bir iz vardi. Sora'nın beni bıçakladığı yerde... Zaten yazıyordu. Doğum izleri reenkarnasyonun kanıtıymış.

Üzerimi giyinip kızlarla birlikte kiliseye gidip önce kiliseyi güzelce temizleyip ardından da yarınki Azizler günü için kiliseyi mumlarla süsledik. Bana her defasında sataşıyorlardı. Onlar da haklı. Benim tembelliğim yüzümden bazen köyün bir çok işi onlara, Camilla ile Andrea'ya kalıyordu. Madem artık bu bedendeydim. Bu bedende olduğum sürece, tembellik ve üşengeçlik yapmayacaktım. Ne kadar daha bu bedende kalacağım acaba?

Reenkarnasyon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin