24. Jülide ve Yusuf'un sonu

49 5 0
                                    

Uyandığımda karanlık su damlama sesleri olan harabe bir yerdeydim. Neye uyandığımı sonradan anladım. Yüzüme bir maşrapa su dökmüşlerdi beni uyandırmak için. Etrafa şaşırarak bakarken, yanımda Atakan'ın sesini duydum.

"Onu bırakın lan orospu çocukları! Ben neyinize yetmiyorum. Ben yaptım herşeyi. Onun hiç alakası bile yok. Habersiz o!"

Atakan bana dönüp, "İyi misin? Bir yerinde birşey var mı? diyerek baştan aşağı bana baktı.

"İyiyim ben. Asıl sen ne haldesin?" Ona işkence etmişlerdi. Dudakları ve kaşı patlamış, yüzü kanla karışık morarmıştı. İkimiz de ellerimizden bağlıydık. Yukarıdan bir ip ellerimizi tutuyordu. Atakan'ın üzerindeki gömlek yırtılmıştı. Atakan'ı hırpalamışlardı. Şişen yüzünün içinde gözleri kısılmıştı.

"Merak etme bana kimse birşey yapamaz" diyerek gülümsedi. Onla bakışmamızı bir anda araya giren Jacop bozdu, İngiliz Komutan...

"Demek siz birlikte çalışıyordunuz. Bunca zamandır beni kandırdınız ikiniz de. Söyleyin ne zamandır onlara çalışıyorsunuz?"

Yusuf hep onlara çalışıyordu ama Jülide, onlara çalışmıyordu. En azından bu sefer iyi bir amaç uğruna ölecektim.

Atakan araya girdi. "Onu bırak. Herşeyin sebebi benim. Onun hiçbir şeyden haberi yok."

"Hahaha siz Türkleri namusuna pek düşkün sanırdım. Namusunuzla övünürsünüz. Ne yani sen sevgilini başka erkeklere peşkeh mi çekiyorsun?"

Atakan'a eğilerek, "Boşa gitti ama, sevgilinin namusu o otelde kaldı. Emin ol bugüne kadar gördüğüm kadınların içinde en tahrik edici olan oydu. O yüzden onu İngiltere'ye götürmek istedim. Türk kadınları, bizimkilerden daha sıcaklar. Gözleri parlıyor. Türk kadınları tıpkı bir geyşa gibi, erkeğine hizmette kusursuz. Tüm seviştiklerimin içinde Jülide best olandı. Sen zaten kesin biliyorsun bunu."

"Sus sus diyorum sana sus." Atakan sinirlense de elleri bağlıydı.

Boş gözlerle İngiliz komutana bakıyordum.

Komutan bu sefer de bana döndü. Yüzümü okşayarak, "Seninle işim bitti. Alacağımı aldım senden!"

"Kasım'ı getirin bana!"

Bu Kasım kimdi? Bize daha ne yapacaklardı? Neyseki ölünce kendi yaşamımıza dönebilecektik. Yine de komutanın Atakan'ın karşısında böyle konuşması utandırmıştı beni.

İçerideki ingilizler zaman zaman yaptıkları gibi yeniden dışarı çıkmışlardı. Hemen kapının ardında, Atakan ve ben, aramızda yarım metre aralıklarla tutuluyorduk. Biraz ayağımı oynattım ona yanaştım. O benim ona yanaştığımı farkedince o da ayaklarını yana doğru oynatarak bana yanaştı ve bana döndü. Ellerimiz yukarıdan iple bağlı olduğu için dengede kalmakta zorlanıyorduk. Yine de gözlerimizi birbirine kenetlerken gözümden akan bir damla yaşa engel olamamıştım. O yaşın neden geldiği hakkında fikrim bile yoktu. Sanırım ortamın atmosferinden olsa gerek...

"Neden ağlıyorsun? Ağlama."

"Bilmem. Neden bilmiyorum?"

Uzun zamandır ayakta olmanın verdiği yorgunlukla halimin kalmadığını hissederek başımı hemen yanımda duran Atakan'ın omzuna yasladım. O da başını benim başıma koydu. Demek o da yorulmuştu artık. Ne kadar böyle kaldık bilmiyorum.

"Atakan ben Jülide olduktan sonra o adamın bana dokunmasına izin vermedim. Benim için sadece sen oldun bu hayatta. Gidince Galip'den de ayrılacağım. Lütfen inan bana."

Atakan birşey diyecekti ki, birden kapı açıldı. İngiliz Komutan girdi. Biz de toparlandık. Atakan'ın başı başımdan ayrıldı.

"Vay vay bizim aşıklara bak sen! Gözlerimi yaşartıyorsunuz. Madem aşkınızı yaşayacaktınız neden ajanlık yaptınız?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Reenkarnasyon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin