Gece sinirden kendi kendimi yiyordum. Sen ne hakla bana böyle şeyler söylersin hadsiz!
Kafamı dağıtmak için tekrar usb'yi çalıştırıp uykuya daldım.
"Celine. Matmazel uyanın. Babanız sizi kahvaltıya bekliyor."
Gözlerimi yüzüme vuran güneş ışığından dolayı yavaş yavaş açtım. Bu sefer de Celine olmuştum. Bu isim Fransızca olsa gerek. Demek Fransa'dayım. E zaten matmazel dediklerine göre, soylu biri olsam gerek. Hala kim olduğumu hatırlayamadım ama.
Bana verilen elbiseyi giyip özenle saçımın yapılmasını bekledim.
Bu ev neden soğuk böyle? Aşağı inerken Celine'nin geçmişi aklıma gelmişti evet artık hatırlıyordum.
"Celine kızım yarın Kral Louis ile görüşmem var. Biliyorsun Paris biraz karışık. Burjuvalara çeşit çeşit ünvan verdik yine de doyuramadık onları. Kral da tüm soyluları toplamak istedi. 3 gün sonra geleceğim. Bu süre içerisinde bu malikane sana emanet. Kölelere de dikkat et. Mallarımıza sahip çık. Kölelerin yokluğumu fırsat bilip hiçbir şeyi har vurup harman savurmasına izin verme. Birşey olursa komutan Richard'dan yardım iste. O benimle Paris'e gelmeyecek.
Babamı kalabalık bir askeri grupla uğurladıktan sonra, odama geri döndüm.
Hayatımı fazlasıyla hatırlıyordum. Ben bencil bir pisliğim bu hayatta. Hizmetçilerin ne yediğine içtiğine karışan cimri bir pisliğim! Henüz 18 yaşındayım.
Odamda suyun bittiğini farkettim. Aşağı mutfağa gittim. Eskiden olsa muhtemelen hizmetçileri çağırırdım ama bu karmayı da temizlerim diye umuyordum.
Mutfaktan girişimle, hepsi elinde yediği içtiği şeyleri bıraktı.
"Matmazel Celine, biz özür dileriz. Sabah kahvaltı etmedik. Yoksa israf etmiyorduk."
Doğru! Babam kölelerin yediği her lokmayı israf olarak görüyordu.
"Hayır Amelie lütfen devam edin. Ben artık öyle biri değilim. Sizlerden özür dilerim."
Hepsi bana şaşkınlıkla bakarken ben karaftan bir bardak su doldurup içtim.
Babamın ve benim onlara yaptığımız eziyetleri hatırlıyordum. Yemeklerde bizden arta kalan şeyleri yerlerdi. Çoğu zaman yediğimiz et, tavuk gibi şeylerin sadece kemikleri kalırdı. Malikanenin bodrum katı nemliydi. Ona bodrum demeyelim. Mahzenin bir bölümüydü orası. Orada kalırlardı. Olabildiğince az eşyaları vardı. Babam yaşlanan hizmetçilerin çoğunu yaşlandıkları zaman satardı. Babam için para herşeydi. Fakat artık bunu değiştireceğim. Babam yokken hepsine çok iyi davrandım geldiğinde de konuşacaktım babamla.
Babamın gidişinin üzerinden 3 gün geçmişti. Babamdan ses yoktu ama bugün yarın gelirdi. Ben bir haber var mı diye malikanenin dışında yaşayan Richard'a gitmeye karar verdim.
Amelie bana atımı getirdi. Kendisi de bana refakat etmek üzere benimle geldi.
"Amelie ben komutanla daha önce tanıştım mı?"
"Tanıştınız matmazel. Küçüklükten beri birliktesiniz. Hem geçen yaz babanızla birlikte Paris'e gitmiştiniz o zaman sizinle gelmişti."
"Pek hatırlayamadım." Yine de sonradan kaba taslak birşeyler hatırladım. O benim çocukluk arkadaşımdı. Evde kalan hizmetçilerden birinin oğluydu. Küçüklüğüm onunla geçmişti. Babam ondaki cesaret ve gücü görünce onu birliğine aldı. Sonra da birliğin komutanı oldu. O asker olduktan sonra pek görüşememiştik.
Arazi oldukça büyüktü. Arazinin çıkışına doğru evler vardı. Burada askerlerimiz kalırdı. Kapıya vurdum.
Kapıyı bir adam açtı. Ona dikkatlice bakınca, "Atakan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reenkarnasyon
Tâm linhBazı ruhlar özel ruhlardır. 7 günah ile sınanıp her seferinde farklı hayat yaşarlar. Şimal'in Asral olarak Göbekli Tepe'de başlayan hayatı; Julia, Celine, Elay, Jülide ve Okşan olarak devam etmiştir. Son hayatında ise Şimal olarak ya ödülünü alacak...