17 Elay Sultan'ın günahı

29 3 0
                                    


1828 Günümüz;

Mustafa Paşa, benim ilk aşkımdı. Padişah beni babamdan isteyince güce, mevkiye kapılıp Mustafa'yı reddetmiş akabinde de Selim Han ile nikahlanmıştım. O günden sonra Mustafa başka diyarlara gitmişti.

Mustafa'yı nikahlandıktan sonra ilk görüşümdü. Mahzene girdim diye telaşlanmış olsa gerek.

"Senin Anadolu'da olduğunu işitmiştim."

Mustafa yüzünü kaldırıp yüzüme baktı. Gözü küpelerime ilişti yıllar önce elimden alıp yere fırlattığı küpeler... Hemen tanımıştı. Belki de Padişah'ın gücüne kapılıp yanlış bir karar vermiştim. Sonuçta ne ben mutlu olmuştum ne de padişahı mutlu edebilmiştim.

"Buraya vezir olarak tayin edildim."

Senin adına sevindim. Payitaht senin memleketin. Rahat edersin burada."

Birşey demeden yürümeye devam etti. Haremin kapısında durdu. O namahrem olduğu için o kapıdan geçemezdi. Ben hareme girdim. O ise geri döndü.

"Mustafa!" ona Paşa yerine ismiyle seslenmiştim. Yine de dönüp baktı. "Seni görmek güzeldi." Allah'ım ne dedim ben böyle. Evli bir kadınım ben, unuttun mu?

Biraz şasırsa da, "Sizi de Sultan'ım!"

Ertesi gün güzelce yıkanıp paklandım. Adettendir. Padişah saraya döndüğünde ilk gece hep ilk kadını çağırır. Bu yüzden dün Altınşah Sultan'ı çağırdı bu gece de beni. Safiye beni özenle hazırladı. Safiye beni hazırlarken ben ise heyecandan titriyordum. Ben hiç tanımadığım bir erkeğin yatağına girmeye hazır değilim ki, tamam bu hayatta kocam olabilir ama ben şimdi böyle hissetmiyorum. Elay nerdesin? Şu an geri dönsem reenkarnasyon filan istemiyorum ben. Böyle olacağını nereden bilebilirdim ki?"

Yolda Kadın Efendi Altınşah Sultan'ı gördüm.

"Birileri mahzenden çıkmış."

"Farklı bir tecrübeydi Sultan'ım. En azından mahzeni de görmedik demeyiz artık." dedim yavşakca gülerek. Gururumu da önüne serecek halim yok ya!

"Yine merak edersen yahut özlersen söyle seve seve gönderirim Elay."

"Yalnız Sultan'ım, ben size Sultan'ım diyorsam sizin de bana Elay Sultan demeniz yerinde olur. Aksi taktirde Hünkar'ın nikahlı karısına hakettiği saygıyı göstermemiş olursunuz ki, bu konuda bir daha tahammül göstermem. Bunu bilesiniz."

"Seni küçük yılan!"

Yanından geçerek onu arkamda bıraktım ve bedenimi ona yani arkaya çevirerek "Kusura kalmayın Sultan'ım lakin gitmem icap eder. Canımın Padişah'ı bu gece beni istemişler. Kusurumu af buyurun!" diyerek yönümü tekrar Hasoda'ya çevirip yürüdüm. Eminim şimdi kendi kendini parçalıyordur.

Yanımda Safiye vardı. Has Oda'ya girmeden önce ona sarıldım. "Safiye al bu kağıdı. Bu kağıt senin kurtuluş kağıdın. Artık köle değilsin. Seni azat ediyorum."

"Sultan'ım!"

"Birşey deme. Hizmetlerin için teşekkür ederim." Göğsümden çıkardığım keseyi avucuna tutuşturarak Bu keseyi al, git ve gönlünde yatan o tüccarla evlenin. Beni bekleme git ve eşyalarını topla hemen."

"Sultan'ım size minnettarım. Hakkınızı helal edin."

"Asıl ben sana minnettarım. Benim hakkım son damlasına kadar helaldir."

Safiye ağlayarak bana tekrar sarıldı ve arkasını döne döne koridordan uzaklaştı.

Eveeet şimdi kalmıştım Has oda girişinde ne yapacağımı bilemeden! Kapı açıldı. İçeride sesler vardı. İçeride tek olmayacaktım herhalde.

Reenkarnasyon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin