Uyandığımda saat 5'ti. İnanamıyorum. Beni kesin Kadın efendi Altınşah zehirledi. Bunları Atakan'a anlatsam anlayacağını sanmam. Bunu da kendim uyduruyorum sanacak. Hatta artırıyorum; kesin ona asılmak için uyduruyorum sanacak. Başımı tekrar yastığa koyup ise gitme saatim yedi buçuğa kadar biraz daha uyumak istedim.
Sabah uyandığımda yanıma yedek bir elbise aldım. Neticede bugün Galip ile buluşacaktık. Elbisenin açık olmamasına özen gösterdim. Hiç seksi olmak istemiyorum şuanda.
Öğlene kadar ciğerlerim acıdı. Sanki gerçekte de zehirlenmişim gibi. Bir anda aydınlanma yaşadım. Ya ben gerizekalıkta sinir tanımıyorum yeminle! Neden hiç aklıma gelmedi. Arama motoruna Elay Sultan yazdım ve çıkan sonucu okudum.
Elay Sultan (D.1807-Ö1828)
Babası Muharrem Paşa uzun yıllar Kadılık yapmıştır. Osmanlı'nın büyük sadrazamlarından Mustafa Paşa'yı, Hünkar bir gün ziyaret ettiğinde, komşusu Elay ile tanışır ve Elay ile evlenir. Lakin evlilikleri 3 yıl gibi kısa sürmüştür. Elay Sultan kimliği bulunamayan kişilerce zehirlenmiş ve dogrulanamayan kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Mustafa Paşa'nın kucağında can vermiştir.
Bekar Mustafa Paşa (1804-1870)
Daha küçüklüğünden bu yana, Padişah Selim Han ile birlikte eğitim görmüştür. Başarılı bir askerken sadrazamlığa kadar yükselmiş ve döneminde bir sürü yenilik yapmıştır. Osmanlı'nın gerileme dönemine girmesini ertelese de, engel olamamıştır. Kimseyle evlenmediği için kendisine bekar denmiştir.
Daha sonra, Komutan Richard hakkında bilgi var mı diye arattım. Ama herhangi bir bilgi bulunmuyordu.
Öğle arasına doğru asistanım geldi.
"Şimal Hanım bir misafiriniz varmış."
"Kimmiş bu destursuz gelen?"
Kızcağız aptal aptal yüzüme baktı tabi. Şimdi ben nasıl diyeyim geceyi Osmanlı'da geçirdim diye? Ağzıma yapışmış hemen.
Kızın şaşkınlıktan cevap dahi veremeden kapı açıldı. Gelen Atakan... Şaşırttı mı? Hayır, bu ayılığı ancak Atakan'dan beklerim. Yine de onu gördüğüme sevindim.
"Sen çekilebilirsin. Bu arada tedarikçiyle görmüştün mü? Ne zaman müsait?"
"Bu akşam sekizde sizinle görüşebilirmiş Şimal Hanım."
"Zinhar olmaz. O vakitte bir yere gitmem icap eder, tez haber yolla."
Şu anda hem Atakan hem de asistanım bana bakıyor. Ben bu kelimelerden nasıl kurtulacağım?
"Ehehe ehee dün gece yatmadan Muhteşem yüzyıl izledim. Nasıl? Aynısını yapıyorum değil mi?"
"Kız bana şaşkınlıkla tekrar baktı. Bilmesem oyuncu sanacağım sizi."
"Neyse sen çıkabilirsin."
Kız çıktıktan sonra Atakan'a çemkirmeye başladım.
"Ya adam kibar ol be biraz?"
Bir dahakine daha kibar olurum Sultan'ım!"
"Sultan'ım mı?" Dikkatlice yüzüne bakarak, "Sen nereden biliyorsun yoksa sen de?"
"Sakin ol şampiyon! Neden bu kadar ciddiye aldın yoksa reenkarnende Osmanlı'da Sultan mıydın?"
"Evet sen biliyor muydun?"
"Hayır salladım. Sen böyle konuşunca sana takıldım sadece."
"Hımm peki. Neden geldin?"
Bir yandan odamdaki sehpanın üzerinde gelirken aldığı paketi açıyor, diğer yandan da konuşmaya devam ediyordu.
"Sana öyle yemeği getirdim. Döner ekmek! Hemde akşam ne yapabiliriz diye konuşacaktım."
"Akşam polis basmayacak mı evi?"
"Bu gece değil. Komiser geçen ay atandı haftaya izne çıkıyor yerine ben vekalet edeceğim. Ancak o zaman baskın yapabiliriz. Bu işler belli olmaz. Şuanki komseri tam kestiremiyorum. Sadece kendime güveniyorum."
"Yani onlari kollama ihtimali mi var?"
"Bu ihtimal her zaman vardır. Operasyonun piç olmasını istemem. Belki adam namuslu bir komiser, yine de riske atamam."
"Eee ben bu akşam ne yapacağım? Beni önce kulübe sonra, belli ki evine götürecek."
"Bu gece kulüpte ondan ayrıl Şimal."
"Nasıl ayrılayım ki, ya peşimi bırakmazsa?"
"Ben seni koruyacağım merak etme."
Atakan masamın önündeki koltuklardan birinde oturuyordu. Atakan'ın önündeki sehpaya oturup "Atakan gerçekten korur musun?"
"Korurum."
"Koruma tutmama gerek var mı?"
"Şimdilik yok ama belki bir tane iyi olur. Benim yetişemeyeceğim zamanlar idare edersin."
"Beni korumandan ziyade, bana inanmanı yeğlerdim."
"Ben inansam ne farkederki, siz babamla inanıyorsunuz ya! Hem operasyonda göreceğiz, kanıtların eskiye gidiyor mu bakalım?"
Akşam olunca odamda getirdiğim kırmızı elbiseyi giyip aşağı indim. Galip bir adamını göndermişti. Doğruca kulübe gittik.
Galip beni görünce sevindi. Belimden tutup sarıldı ve dudağımı öptü. Buna ben de şok oldum. Hiç kimseyle öpüşmedim derken, bana herkesin içinde öpüşme şoku!
"Sevgilim biraz takılalım sonra eve gideriz. Bu gece bende kalırsın."
"Tabi sevgilim." Bu sevgilim lafı bana değişik gelmişti. Hiç sevgilim olmadığından mı yoksa gerçekten sevgilim gibi olmadığından mıdır nedir? Ağzımda çok eğreti duruyordu.
O anda bir kız gelip Galip'i yanaklarından öptü. "Tatlım ne zamandır cağırmadın beni. Darılıyorum artık."
Galip sesini temizliyormus gibi yaparak, "Tuğçe seni sevgilimle tanıştırayım."
"Sevgilin mi? " Hani şu ciddi ciddi olanından mı?"
"Evet. Sevgilim Şimal."
Elimi uzattım Tuğçe'ye. Elimi sıktı ama duruma hala şaşırmış gibi bakıyordu.
"Bu arada adım Merve. Görüşürüz."
"Ehu ehu. Bu zamana kadar kızlarla birazcık takıldım ama sen sonsun sevgilim."
"Bana bunları çok defa söylediğini düşündüren nedir acaba?"
Bana sarıldı ve yanağımdan öptü. "Hadi gel yavrum eve gidelim. Bu gece bendesin hatırlatırım."
"Pekii o zaman gidelim madem." Böyle söylesem de kalbim güm güm atıyordu. Eve gidince bakalım ne yapacağım? Bu Galip'in elinden nasıl kurtulacağım?
Galip elimden tutup beni kapıya götürdü. Cidden de elimi sımsıkı tutuyordu. Bu adam bana aşık olmuş olabilir mi yoksa, beni yatağa atabilmek için aşıkMIŞ gibi mi yapacak?
Kapıdan çıktığım anda flaşlar yüzümde patladı. Galip beni koltuğunun altına alıp sarıldı.
"Galip Bey, bu sefer ilişkiniz ciddiymis. Hanımefendi ile evleneceğiniz konuşuluyor doğru mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reenkarnasyon
SpirituálníBazı ruhlar özel ruhlardır. 7 günah ile sınanıp her seferinde farklı hayat yaşarlar. Şimal'in Asral olarak Göbekli Tepe'de başlayan hayatı; Julia, Celine, Elay, Jülide ve Okşan olarak devam etmiştir. Son hayatında ise Şimal olarak ya ödülünü alacak...