24.

843 76 68
                                    

Tantalos'un hikayesini bilir misiniz? Kötülüğüyle nam salmış Frigya kralı Tantalos, tanrıların sofrasına oturabilen tek faniymiş. Çok geçmeden kibrin kollarına düşüp tanrıları küçük görmeye ve onların kudretlerini sınamaya başlamış. Bu uğurda oğlunu bile feda etmiş. Böylece kendini çenesine dek su dolu bir çukurda, tepesinde olgunlaşmış meyve ağaçlarının altında sonsuz açlık ve susuzluğa mahkum edilmiş olarak bulmuş. Ne zaman su içmek için eğilse etrafındaki su kurur, olur da açlığa yenik düşüp meyvelerden birine uzanırsa rüzgarın azizliğine uğrarmış. Tanrıların Tantalos'u içine attıkları gazap öyle acımasızmış ki Homeros Odisseia destanında bile uzun uzun yer vermiş bu günahkara.

Öz yıkımımın mimarı Behram Adalı, babam, aynadaki aksim gibi yüzüme bakarak içeriye girdiğinde kendimi Tantalos'un kaderine mahkum edilmiş gibi hissetmekten alıkoyamadım. Yıllardır o suyun içerisinde, tepemde meyve ağaçlarının dallarıyla yaşıyor ve yıllar yılı açlığımın pençesinde kavruluyordum. Bazen gözüm ufka dalıyor, başka bir gerçekliğin mümkün olup olmayacağını tartışıyordum.

Kendim dışında kimseye ihtiyaç duymadığım, bakışlarından anlam çıkarmak zorunda hissetmediğim, onaylanma ihtiyacıyla dudaklarının arasından çıkacak iki kelimeye muhtaç olmadığım biri haline gelmek istiyordum. Ama yıllar yılı süregelen alışkanlıkları bozmak tahmin edildiğinden daha da zordu. İstenmeme hissi yakamı bir türlü bırakmıyordu.

Behram Adalı, içinde bulunduğum varoluşsal kaygıdan habersiz tüm vücuduna yayılan rahat tavrıyla koltuklardan birine oturup, bacak bacak üzerine attı. Ne kavgamızdan ne de açıkça ona çevrili beş çift gözden rahatsızlık duymadan orta sehpanın alt gözündeki puro kutusuna uzandı. Öne eğildiğinde gömleğinin yakasından gerdanındaki yan yana iki ben kendini gösterdi. Gayri ihtiyarı kendi gerdanımdaki benzer iki bene uzandı parmaklarım. Nasıl birine bu kadar benzer ve böylesine yabancı olabilirdim?

İlgi, Umut ve Ruslan soldaki üçlü koltuğa geçerken başka benzerlikler yakalamak için bakmaktan kendimi alıkoyamadım. Aynı düz, ince burna; aynı seyrek kaşlara, aynı yüksek elmacık kemiklerine sahiptik. Cildi yılların yorgunluğuyla gençlik izlerini kaybetmeye başlamıştı ancak gözleri bambaşka bir hikaye anlatıyordu.

Benim gibi ayakta kalmayı seçen Kesik, ışıkta yüzlerce simin hareket etmesine sebep olacak bir şekilde kollarını göğsünün üzerinde bağladı. Hareketiyle dirseklerine dek çekilen manşetlerine aldırış etmeden yüzündeki ölümcül ifadeyi koruyarak "Sana gelmemeni söylemiştim," dedi Behram Adalı'ya.

Behram Adalı purosunu yakmak yerine baştan aşağı Kesik'i süzmeye başladı. "Sen neden parlıyorsun?"

Umut gülmemek için nefesini tutarken, ağrı kesicilerle kendinden geçmiş gibi görünen Ruslan'ın yanındaki İlgi'den ince, kadınsı bir kıkırtı yükseldi.

"Terzini mi değiştirdin?" diye devam etti Behram Adalı bu defa kısalmış paça boyuna takılarak. "Sana benimkini önerebilirim, adımı verirsen indirim bile yapar."

Umut boğulur gibi gülmeye başladığında İlgi hızla avucunu dudaklarına kapattı. Kendi trajedimin içerisinde Kesik'in kıyafetlerine tepki verecek fırsatları olmadığını yeni fark ediyordum.

Ekibine aldırış etmeyen Kesik, doğrudan konuya girdi. "Anlaşmanın iptal olduğunu sana daha önce de söylemiştim. Buraya kadar gelmene gerek yoktu."

Behram Adalı purosundan derin bir nefes çekti. Ciğerlerine dolan dumanla gözlerini kapatıp başını hafifçe geriye attı ve zehrini bizimle paylaştı. "Yıllarca emrim altında çalışmış olmana rağmen hala kurallarımı öğrenememiş olman kendimi çok kötü bir öğretmen gibi hissettiriyor." Başını doğrulttuğunda kibarlık maskesi kayarak yerini postunun altına gizlediği yırtıcının hükmüne bıraktı. "Sadakat her şeyden önce gelir. Ben üzerime düşeni yaparken senin de kendi üzerine düşeni yapmana ihtiyacım var."

Kırık Pençe İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin