Bölüm 31. Cümbüşün Gerçeklik Ezgisi

1.8K 149 144
                                    

Merhaba şekerim :) Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı lütfen unutmayın.

Beni instagramdan takip edebilirsiniz: tubyildirimm1

Hepinizi çok seviyorum. Keyifli okumalar...



Kaç bozuk ağzı dinledik

Kaç yalanına gülümsedik bilmem

Kaç aldanıştır bu

Yüz buldukça edilen yeminler

Hali hazırda devredilen görevler

Bana değmeden yaşasın yılanlar

Adile Göçmez

Bölüm 31. Cümbüşün Gerçeklik Ezgisi


Yazardan

Hayatta ikileme düşülen bir çok an var vardı, önemli olan kalbinizin ve aklınızın sizi nereye sürükleyeceğiydi. Kalbiniz her şeyi romantik bir ölçüde tutarken, aklınız tüm mantık sisteminizin çalışması için sizi zorlamaya bayılırdı.

Ali Ata için de durum bundan farksızdı. Piraye'nin mırıldanarak söyleyip tekrar uykuya daldığı cümleden sonra aklı ve kalbi arasında savaşıp durdu.

Bir şeyden kesinlikle emindi; o da karısının, doğduğu gün yanmaya mahkûm olduğuydu.

Şafak bu kez bir hastane odasında diğer hastalarla birlikte üzerlerine doğarken, Ali Ata hâlâ uykuda olan sevdiği kadının eline narin bir öpücük kondurup ayağa kalktı. Bedenini oturduğu rahatsız sandalyeden sonra esnetip dışarı çıktığında Perihan'ın iki sandalye yanında gözünü kırpmadan onu izleyen hekimi buldu.

"Günaydın kardeşim."

"Günaydın doktor, buralardaysan gidip bir telefon kulübesi bulacağım," dedi Ali Ata sıkıntılı bir ifadeyle.

Yarkın'ın gözü Perihan'a takılıp yeniden arkadaşına döndü. "Buralardan çıkışım da kaçışım da yok birader. Hastanenin arka kapısında var telefon," dedikten sonra onun omzunu sıktı. Bu dost desteği demekti. "Geçmiş olsun kardeşim, her anlamda."

"Eyvallah," diyerek adımlarını sert ve kendinden emin bir şekilde hastanenin dışına doğru yönlendirdi Ali Ata. Her anlamda geçmiş olsun demek, birazdan ailesiyle yapacağı konuşmayı da kapsıyordu. Öncesinde uzakta varlığını bildiği büfeye uğrayıp telefon jetonu alması gerekiyordu.

Tüm işlerini hallettiğinde geriye bir tek ciğerlerine derin bir nefes çekmesi kaldı. Daha önce ailesini aramaya bu kadar isteksiz olduğunu hatırlamıyordu. Tereddütlü parmakları en sonunda numarayı çevirdiğinde annesinin huzur dolu sesi doldu kulaklarına.

"Aslanboğa'ların malikanesi."

"..."

"Alo... buyurun... yanlış mı aradın acep? Hakan, gel şuna bak evladım hincik (şimdi) ses gelmiyor, acerini (yenisi) alalım diyorum da kimse oralı olmuyor."

"Ana..."

"Ali'm, yavrum sesini duydum ikinci bir güneş doğdu yuvama. Çekmiyor mu çocuğum niye seslenmiyorsun?"

"Hat iyi düşmemiştir belki," dedi Ali Ata saçma olduğunu bilerek ama söyleyecek başka bir şey bulamayarak.

"Nassınız, iyi misiniz Ali'm? Gelinim güzel kızım Piraye'm nasıl doyamadık size valla?"

Pamuk ŞekerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin