Herkese merhaba, umarım iyisinizdir✨
Bölümü yazmıştım ama düzenlemesini ancak şimdi yapabildim. Hiç durgunlaşmayan gündememiz ve şehitlerimiz beni derinden etkiledi.
Gece yatarken bazen tek düşündüğüm şey bu korkunç felaketler oluyor. Sıyrılmak istiyor ama sıyrılamıyoruz. Umarım bu son olur, sayılar giderek artmaz. Artık mecalimiz kalmadı, sürekli aynı konu üzerinde durmak bizi hissizleştirecek gibi geliyor ve bunun asla normalleşmemesi gerek...
Güzel günlere🌷Kendinize lütfen ama lütfen çok iyi bakın. Gelecek bölüme kadar sevgiyle kalın 🌿
Bölüm 47. Tazelenen Umutlar
Yükselmek için düşmek, arınmak için kirlenmek, çıkmak için batmak lazım. Yeniden doğmak için ölmeli insan bir kere.
Nazan BekiroğluGecenin kör karanlığı nihayet son bulduğunda güneş turuncu rengiyle aydınlattı semayı. Yatağın ucunda birkaç saatlik uykudan kalkıp öylece bekleyen Perihan sevdiği rengi görmek için can atıyordu. O kızıl, pembelik sanki aşkının bir ispatıydı ve onu görünce tüm işleri yoluna girecekti.
Dakikalar geçerken nihayet aradığı tonu buldu Perihan. Kalbine bir kuş konmuş da ciklemiş gibi sevinçle kalktı yerinden pencereye. Temiz havayı güzelce içine çekip dua etti. Ardından üzerindeki uzun geceliği değiştirip namaz kıldı ve isteksizce mutfağa gitti. Babasıyla yan yana durmayı hiç istemiyordu aslında ancak gitmezse de daha çok hırslanabilirdi.
Asıl amacı kahvaltıdan sonra şöyle bir çeşmede dolanmaktı ve pürüz çıksın istemiyordu. Ekmekleri ısıtırken herkesi uyandırmak için çat çut sesler çıkararak siniye dizdi tabakları.
"Yavaş kız yavaş, evi başımıza mı yıkacaksın?"
Şaziye'ye şöyle bir göz ucuyla bakıp suratını astı. "Bana niye tavır yapıyorsun Zilli, baban vermedi herife seni. Yaptığın hazırlığa bozuldu bence."
"Hiç konuşmadın mı Şaziye, bir şey demedi mi?"
"Konuşmaya çalıştım ama tek kelime etmedi, garip bir şekilde keyifliydi de."
"Benim istediğim olmadı diyedir o keyif, gör bak başkasına verirse o çeyizlerin hepsini kırar deli numarası yaparım."
"Aman ha bu sefer davul bile dengi dengine deyip Feyyaz'a veriverirler seni," deyip kahkaha attı Şaziye. Perihan bunu sinirle söylemişti lakin gerçeklik payını anımsayınca "Tövbe Allah'ım tövbe," deyiverdi.
"Şaziye, gel şu suyu döküver." Halit'in seslenmesiyle söylene söylene gitti kadın. Perihan da sofrayı içeri odaya taşıdı. Dün bu sedirlerde oturan sevdiğinin ailesiydi ama herkes buruk çıkmıştı. Bundan sonra ne olacak diye düşünmekten helak olacaktı.
İnce belli bardaklara çayları doldururken tahta kapıyı aralayıp içeri girdiler. Babası Perihan'ın tam karşısına oturup biraz kızını inceledi ama o yüzüne bile bakmıyordu. Halit Bey ise gıcık bir gülümseme eşliğinde "Ekmeği uzatır mısın kızım?" diye seslendi. Perihan torbadan bir ekmek çıkarıp babasına uzattı. Sonrasında sırayla tuzu, suyu, peyniri ve hatta yanındaki zeytini de istedi.
"Buyur baba, bardağı ağzına da tutayım ister misin?" dediğinde adam keyifle güldü. İstediği kızını kışkırtıp onunla konuşmasını sağlamaktı. "Yok yavrucuğum sağ ol, zahmet olmasın. Ben senin elin sıcak sudan soğuk suya değsin istemem bilirsin." Perihan hekimin mesleğinden ötürü mü reddetti acaba diye düşünmeden edemedi. Ama normalden daha iyi para kazandığını biliyordu. Bir yandan gelen diğer subay da vardı. Diğerlerinin mesleğini hatırlamıyordu ama acaba bu bir etken olabilir mi diye düşündü. Perihan'ın derdi para pul olmamıştı hiç, tek derdi huzuru ve sevdasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Şeker
Teen FictionBu kitap 1985 yılında geçen naif bir aşkı anlatıyor.🍀 Bir heves uğruna ailemi kaybettiğimde kendi evimde kül kedisine dönüşeceğimi bilmiyordum. Dahası yengelerimin baskılarına, kendimi hapse attırmak isteyecek kadar tahammül edememiştim. Her şey be...