56. Bölüm

844 68 150
                                    

Ahmet'ten:

Sıla'nın odadan çıkacağını anladığım anda odama gittim. Kapıyı kapattım, kapattığım kapıya yaslandım.

Etrafa bakındığımda herşeyin yerle bir olduğu bir odaydı. Az önce sinirliydim, şimdi?.. Geçmiş miydi sinirim? Mutlu muydum? Sevinmiş miydim beni sevdiğine?
Tabiki evet. Ama onu beni sevdiğine pişman da etmiştim...

İşte bu yüzden kendimden nefret ettim o an. Duvarlar üstüme üstüme geldiğinde kendimi balkona attım. Derin nefesler aldım, bir yerden destek alarak tutundum.

Bir kadını, hele ki benim için çok özel bir kadını üzmek en son isteyeceğim şeydir... Ama ben üzmekten beter etmiştim..

Oturdum, düşündüm. Böyle giderse kendime nefretimden, kendime zarar verecektim. Ama bu bir çözüm değildi. Ahmet Can Dündar'dım ben bir kere.. Bir şekilde halletmem lazımdı. Acd...

Telefonumu çıkarttım, numarayı tuşladım ve aramamın yanıtlanmasını bekledim.

Feride'den:

Ahmet Can Dündar... Yerlebir etmişti beni. Pişmanlık, öfke, sinir... Her kötü duyguyu yaşamıştım.

Sıla, su getirmek için odadan çıktığında, kendime gelmem gerektiğini fark etmem çok sürmedi. Ben de Feride Özdinç'tim, yıkılamazdım. Ahmet olsun, başkası olsun.. Kendimi bırakamazdım.

O kadar ağlamıştım ki Sıla yanımdayken.. Gözlerim kıpkırmızı olmuş, şişmişti.

Ama bir şeye karar vermiştim. Olmuyordu... Zorlamanın ne anlamı vardı ki?.. Olmuyordu işte.. Olamıyorduk biz.
Hem o zaman vardı ya. Hiç gelmeyen o zaman... Eğer biz isteseydin zamanı kendimiz getirebilirdik. İstememişiz demek ki...
Zamanın gelmesini beklemeyip, biz vâr edebilirdik ama istememişiz...

Benim için bitmişti. W1'den mi ayrılmam gerekiyor, ayrılırım. Ama bitti. Ne Ahmet'in yüzünü görmek, ne sesini duymak istiyorum bundan sonra. Başlamadan bitti işte...

Sıla geri geldiğinde verdiği suyu içtim.

"Daha iyi misin bitanem?" Dediğinde başımla onayladım.

"Benim için yiyecek bir şeyler getirir misin?" Dedim.

Yemek zorunda olmasam yemezdim. Ama yemezsem de uçakta bayılmak istemiyordum.

"Feride..."

"İtiraz etme Sıla. Gerçekten, getirmeyeceksen yemem." Dediğimde çaresizce bana baktı.

"Peki..." Dedi ve odadan çıktı.

Ben de o gelene kadar valizimi toplamaya başladım.

Ahmet'ten:

Yaptığım telefon görüşmesi istediğim gibi geçmişti. Balkondan odaya geçtiğimde, yine dağınık odayla bakıştım. Çek geçmeden topladım, valizimi yeniden yerleştirdim.

Aşağıda hâlâ bizi beklediklerinin farkındaydım. İstanbul'a dönene kadar Feride'yle çok karşı karşıya gelmek istemiyordum ama aşağıya inmem gerekiyordu.

Odadan çıktım. O sırada Sıla'nın da kendi odalarından çıktığını gördüm.

"Gel sen, gel!" Dediğinde yanına gittim.

AhFer"Kırmızı Limon" (Yarı Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin