7. Bölüm: Beyaz bir sayfa

139 2 3
                                    

Kaan ve Ceylan Fransada hafta sonu tatilinin keyfini çıkarıyorlardı. Bir kanalın kıyısında piknik yapıyorlardı. Ceylan çimlere uzanmıştı. Bir elinde ara ara ısırdığı elması diğer elinde de okuduğu kitap vardı. Kaan balık tutuyordu ve bunda pek başarılı sayılmazdı. Sıkılınca oltasını yere bıraktı ve gelip genç kızın yanına uzandı:
- Bence artık eve dönmeliyiz.

Genç kız kitabı elinden bırakmadan cevap verdi:
- Erken değil mi? Daha öğlen.
- Ben öteki evi kast etmiştim, Türkiyeyi.

Elmasından bir ısırık alacakken iştahsızca onu yanına koydu. Kendini düzeltip otururken kitabını dizlerinin üzerine yüzü koyun bıraktı:
- Patron sensin, ne zaman istersen gideriz.
- Biliyorum ama senin hazır olmanı bekliyorum.

Ceylan biraz sıkılarak:
- Ben hazırım.
- Yüzün öyle demiyor. Nerde Miada sevincinden bana sarılan kız.
- Özür dilerim. Senin tüm iyiliklerine karşı ben senin için birşey yapamıyorum.
- Yaptın. Bana burda ömrümün en güzel üç ayını yaşattın. Bana güven aşıladın, başarılı olabileceğimi gösterdin.
- Sende cevher var zaten, sadece yeteneklerinin farkına varmanı sağladım.
- Biz ikimiz iyi bir ekip olduk, birbirimizi iyi tamamladık. Yaptığımız anlaşmalar olay.
- Aylinin moda çevresi ve bilgisiyle başka türlü olamazdı. Kız karnı burnunda bizimle birlikte koşturdu durdu. Kardeşin çok başarılı, Miayı bırakması yazık oldu.
- Mia onun için bir kafesti, burda istediklerini özgürce yapıyor. Baksana hamileliğini bile sakladı bizden.
- Keşke biraz Miayı sevmeyi deneseydi...
- Şimdi onun yerine o kafeste olmazdın.
- Ne demek istiyorsun?
- Önceki hayatın, Mianın müdürü olmadan önce... Doğruyu söyle, o zamana geri dönme imkanın olsa döner miydin?

Ceylanın cevabı gecikti, Kaan devam etti:
- O anda... Toprak var.

Genç kız derin derin içini çekti:
- Mucizeler kurban vermeden olmaz.
- Kurban ettiğin nedir? Ailen, arkadaşların, aşk?

Ceylanın yeşil gözleri buğulandı:
- Aşk hiç olmamış, ben kendimi kandırmışım. Toprak...
- Sana ihanet etti.
- Onu kovmamı kendine yediremedi.
- O asıl senin başarını hazmedemedi. Böyle biri için üzülmeye değmez.
- Üzülmüyorum, saflığımdan utanıyorum.
- Yaşadığın hiçbir şeyden utanma, asıl utanması gereken o. Söz ver bana. Türkiyeye döndüğümüzde herşeyi geride bırakacaksın. Hadi gel.

Elini tutup yerinden kaldırdı. Kanalın dibine kadar yürüdüler:
- Kapat gözlerini. Tüm üzüntülerini, kederlerini suya bırak. Bir daha aklına bile getirme.

Ceylan Kaanın dediğini yaptı. O böyle gözleri kapalı içindekileri suya akıtırken genç adam onu seyrediyordu. Ceylan küçük, masum bir kız çocuğu edasındaydı:
- Seni eskisi gibi mutlu, yüzü gülen, içi kıpır kıpır hayalleri olan ve bunları gerçekleştirirken etrafını da güzelleştiren ve en önemlisi aşkla dolu görmek istiyorum... Benim aşkımla.

Ceylan gözlerini açtı:
- Kaan ben...

Genç adam lafını kesti:
- Bana aşık değilsin. İlerde olacağına dair minicik bir ihtimal de mi yok?

Kaan sevilmek isteyen yavru kedi bakışlarıyla Ceylana bakıyordu. Genç kız bu adama nasıl hayır diyebilirdi:
- Aşık olmak için senden iyisini bulamayacağıma eminim, sadece bana biraz zaman ver.
- İstediğin kadar. Ama buna kendini zorlama. Ben senden sevgi dilenmiyorum, sadaka istemiyorum. Teselli vereceksen, arkadaşın kalmayada razıyım.
- Sen çok iyisin, sevilmeyi fazlasıyla hak ediyorsun.
- Senin tarafından sevilmekten başka bir dileğim yok.
- Keşke bu sevginin karşılığını verebilsem.
- Sadece sarıl bana, başka birşey istemiyorum. Seni çok seviyorum.

Ceylan Kaanın sevgisine candan bir sarılmayla karşılık verdi:
- Bende.

Kaan genç kızın bunu hangi anlamda söylediğini biliyordu. Olsun, aşka daha vakit vardı.

Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin