11.Bölüm: Hırs oyunları

83 2 1
                                    

- İşte böyle Burcu.

Tombul kız elini masaya vurdu:- Vay be! Toprağa bak! Niye şaşırıyorum ki? Başından beri herkese mavi boncuk dağıtıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tombul kız elini masaya vurdu:
- Vay be! Toprağa bak! Niye şaşırıyorum ki? Başından beri herkese mavi boncuk dağıtıyordu.

Ceylan iç geçirdi:
- Bazen kendi kendime gelin güvey olmuşum gibi geliyor. Peşinden ne kadar koştuğumu hatırlıyorumda, gerçekten saf mışım. Beni hep ittiği halde yine de ondan geri duramadım. Bunun altında hep başka sebepler aradım. Aslında ne kadar da basitmiş, beni sevmiyormuş.
- Onu unutmak için buna inanmak istiyorsun. Sen ne dersen de ben Toprağın seni sevmediğine inanmıyorum.
- Burcu...
- Yaptığı şey affedilmez, ama aranızdaki kıvılcımı gördüm. Sana yiyecek gibi baktığına bu gözler şahit.

Ceylan gülerek göz yaşını siliyordu:
- Sağol Burcu, olayı çok güzel özetledin. Bir kendimi lezzetli bir yemek gibi hissetmediğim kalmıştı.
- Demek istediğim insan beğenmediği insana niye öyle baksın ki?

Ceylanın yüzü yine düştü. Burcu  suçluluk duygusuyla dilini ısırdı:
- Konuştukca batırıyorum değil mi? Sustum!

Elini ağzının üstüne bastırdı. Ceylan  arkadaşına yaklaşıp sarıldı:
- Boşver! Hiçbir şey umrumda değil. Geldi geçti.

Yemek molasında çıktıkları için Miaya geri dönmeleri lazımdı. Mustafa  Burcunun yolunu gözlüyordu. Kapıda karşılaştılar. Ama her zaman ki gibi Ceylanı görür görmez ordan uzaklaştı. Bu durum artık genç kızın canını sıkıyordu. Arkadaşından ayrılıp Mustafanın odasına doğru yürüdü. Kapısını çalıp girdi. Mustafa şaşkınlıkla sandalyesinden kalktı:
- Birşey mi vardı Ceylan hanım?
- Ceylan hanım? Küs müyüz Musti?
- Mustafa deyin lütfen. Sadece samimi olduğum arkadaşlarım bana Musti der.
- Beni arkadaşın olarak saymıyorsun artık? Ben sana ne yaptım?
- Bana değil arkadaşıma yaptın ne yaptıysan.

Bu konuda Ceylanın geri adım atmaya hiç niyeti yoktu:
- Toprak diyorsun, onu kovmamı kast ediyorsun. Bu güne kadar hep o arkadaşım dediğin adamın arkasını topladım ben. Herşeyi yıktı geçti, azarı ben yedim. Ne bekliyordun? Onu affedeceklerini mi? Çalıştığı yere zarar veriyorsa bunun sonucu kovulmaktır.
- Onu kovmakta haklı görünsen de, bu ona ihanet ettiğin gerçeğini değiştirmez.

Mustafanın böyle hiçbir şey bilmeden ahkam kesişi genç kızı deli ediyordu:
- İhanet! Ben ettim?
- Kaanla Fransaya gittiğini inkar mı ediyorsun?
- Bunun konumuzla ne alakası var?
- Toprağı nasıl bıraktın Ceylan?
- Ben bıraktım? İşimle, en yakın arkadaşımla tehdit edildim. Onun için kendi hayallerimden, Burcunun  hayallerinden vazgeçtim. Ve suçlu benim, öyle mi?
- Ne diyorsun?
- Ben başıma geleceklere razıyken senin o arkadaşın ne yaptı biliyor musun? Elizle...

Bunu yeniden düşünmek içini ürpertiyor, gözlerini yaşlarla dolduruyordu. Toprak için ağlamak istemiyordu artık:
- Öyle olsun Mustafa. Boşver. Canın sağ olsun.

Mustafayı kafasında onlarca soru işareti bırakıp gitti. Genç adamın anladığı tek şey Toprağında bu ayrılıkta masum olmayışıydı. 

Saat gece yarısını geçmişti. Ceylan hala Miadaydı. Yarın için yetiştirmesi gereken bir iş vardı. Aslında iş bahaneydi. Gözünü günlerdir doğru dürüst uyku tutmuyordu. Ofisin tüm ışıkları sönmüş sadece masasındaki lamba yanıyordu. İşi biraz daha uzun sürerse burda sabahlayacaktı. Odasındaki koltuğa kıvrılıp yatardı artık. Burcuya onu beklememesini söylemişti. Muhtemelen onun Kaanla teknede kaldığını filan düşünüyordu. Gözleri daha fazla uykusuzluğa dayanamayınca laptopunu kapattı. O sırada sanki bir çıtırdı duydu. Kulağını sesin geldiği yöne verdi. Herhalde evham yapmıştı. Su bardağını doldurmak için masasındaki sürahiye uzandı. Sürahi boştu. Bardağı alıp koridora çıktı. Sesiz koridorda topuklu ayakkabıları ses yapıyordu. Bir an kendi yaptığı sesten korktu. Kendini teskin ederek:
- Saçmalama Ceylan, korku filminde değilsin.

Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin