Ceylan spor kulübünden çıktıktan sonra kendini daha fazla tutamayıp göz yaşlarına boğuldu. İstediği tek şey burdan uzaklaşmaktı. Bir taksiye binip Miaya geldi. İstifa ettiğine göre biran önce ona ait olan eşyaları odasından almalıydı. Bir telaşla kapıdan içeri koştu ve merdivenlerden yukarı çıktı. O sırada sendeleyip düştü. Aşağıda olan Miran bunu görünce yanına geldi:
- İyi misin? Dizlerin kanıyor!Ceylanın uğradığı yıkımdan dolayı gözü kararmıştı, kontrolsüzce ona bağırdı:
- Bırak! Senin yardımını istemiyorum! Git Duyguya başardığını söyle! İnandığım herşeyin ayaklarımın altından çekilip alındığını söyle! Birlikte kutlayın bunu, sevinin.Miran Duygunun yandaşıydı. Bundan önce birlikte Ceylanın ayağını kaydırmak için çok uğraşmışlardı. Miran söylediklerini umursamadan yanlarına gelen mağaza çalışanlarından ilk yardım çantasını istedi.Onlar çantayı yetiştirene kadar Ceylanı tuta bilene aşk olsun. Onu sakinleştirmeye çalışan insanlara arkasını dönüp yukarı fırladı.
Miran ikilemdeydi. Baştan beri bu kıza gıcık gitmiş, onun için kılını bile kıpırdatmamıştı. Şimdi ise kendini ona yardım etmek için zorunlu hissediyordu. Yukarı çıktı. Genç kızı bürosunda, eline geçirdiği şeyleri gelişi güzel bir kutunun içine atarken buldu. Onu yatıştırmanın yolunu aradı:
- Bu halde ne yapıyorsun! Oturda dizlerine pansuman yapayım.Ceylan bu adamın ona söz söyleme hakkını nerden bulduğuna şaşıyordu. O Ceylanın son konuşmak isteyeceği insan bile değildi:
- Karışma bana!Bunu der demez yere kapaklandı. Miran onu yerden zorla kaldırdı. Genç kız sinir krizi geçiriyordu. Bayılınca Miran onu kucağına alıp oradaki koltuğa yatırdı. Masaya koyduğu pansuman çantasını aldı ve kızın yaralı dizlerini inceledi. Kapı çalındı ve Ceylanın yardımcısı içeriye girdi:
- Az önce duydum. Doktor çağırayım mı Miran bey?
- Şimdilik gerek yok, ben hallederim. Sen aşağı in ve çalışanlara Ceylan hanımın iyi olduğunu, gördüklerinden kimseye bahsetmemelerini söyle.Ceylanın dizlerini suyla temizledikten sonra kağıt havluyla kuruladı. Sonra tentürdüyotlu pamuğu dizlerine bastırdı. O sırada (yaranın yanmasından dolayı herhalde) Ceylan ayılır gibi oldu. Genç kız birden yerinden doğrulurken Miran onu yavaşca geri koltuğa yatırdı. Onu rahassız edeceğini düşünerek yarasına tekrar müdahle etmekten çekindi. Daha fazla ne yapabileceğini düşünürken onu inceleme fırsatı buldu. Ceylanın saçları dağılmış, göz makyajı akmış, uzun kirpiklerinden aşağıya gözyaşları yol yapmıştı. Eli istemsizce genç kızın yanağına uzandı ve bir anda durdu.
Ne yapıyordu? Düşmanının gözyaşını mı siliyordu? Düşman? "Benim değil, Duygunun düşmanı!", diye geçirdi içinden. Kapının çarptığını duyduğunda, çöktüğü koltuğun önünden kalktı. Bacakları tutulmuştu. Kaan koltuğun önüne geçerken Mirana Ceylanın halinin sebebini soruyordu:
- Ne oldu?Genç kız Kaanın sesini duyar duymaz gözlerini açtı. Miranın birşey demesine gerek kalmadan Kaana sarıldı:
- Kaan! Götür beni burdan ne olur! Miayı, Miadaki hiç kimseyi görmek istemiyorum artık!Ceylan hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kaanın göğsü yaşlardan ıslandı. Genç kız bunu fark ettiğinde utanarak başını indirdi:
- Özür dilerim ben...Kaan Ceylanın saçını okşayıp başını kaldırdı:
- Sen beni burda bekle. Hemen geleceğim. Gideceğiz.
- Kaan ben aslında...Eliyle Ceylanın ağzını kapattı:
- Hiçbir şey söyleme, bekle beni. Sadece beş dakika.Genç kızın başını koltuğa yatırdı. Miranı dışarı aldı:
- Sen neler olduğunu biliyor musun?
- Hayır.
- Burda kal. Ben babamın yanına gidiyorum.Kaan babasının odasına paldır küldür daldı:
- Ceylana ne yaptın? Yine ne yaptın!
- Ben onu buranın müdürü yaptım. Ya o ne yaptı? İlk zor kararında istifa etti.
- Eminim ona başka yol bırakmamışsındır.
- Senin hiçbir şeyden haberin yok. O kız Mianın zararını yok sayarak sevgilisinin hatasını görmezden geldi.
- Toprak!
- Biliyordun demek. O zaman konu bitmiştir. Bir daha Ceylan lafı duymak istemiyorum.
- Asıl şimdi onun ismini duyacaksın. Ceylanı işten çıkarmayacaksın!
- Oğlumda olsan bana ne yapacağımı söyleyemezsin! Buranın patronu benim, kararları ben veririm.
- Bu benimde bu işyerinde söz hakkım olduğu gerçeğini değiştirmez.
- Söz hakkıymış. Gel patron koltuğuna otur dedim. İkidebir yurt dışına gitmekten bahsediyorsun. Hiç çalıştın mı burda? Kararlar verdin mi?
- Öyle mi diyorsun? Peki o zaman baba. Bir aydan tez yok geçiyorum Mianın başına. Sen köşene çekilebilirsin.
- Nasıl?
- Kalmaya karar verdim. Sorumluluk almak istiyorum artık.
- İnanmam. Yine başlarsın gitmek istiyorum demeye.
- Hayır. Bu sefer kararım katti. Ceylanla el ele verip Miayı zirveye taşıyacağız.
- Bana Ceylan deme!
- Ben varsam oda olacak.
- Bana şart mı koşuyorsun?
- Nasıl anlarsan. Bir ay baba, bana sadece bir ay mühlet ver. Bir ay sonra karşında yepyeni bir Kaan ve Ceylan göreceksin. Senden bir şans istiyorum. Benimle gurur duyacaksın. Yapabilirim baba. İnanıyorum.
- Bu kadar kendinden emin konuştuğunu hiç duymamıştım.
- Duymamıştın çünkü bir amacım yoktu. Ceylan bana bir amaç verdi.
- Kaan? Sen bu kızı neden bu kadar koruyorsun?
- Söylersem anlamazsın.
- Sakın bana ona aşık olduğunu söyleme!
- Neden? Ceylan aşık olunmayacak biri mi?
- Bilakis. Meziyetleri olan, yetenekli bir kız. Yanlız bir kusuru var. Hala mucizelere inanıyor, hayallerle yaşıyor.
- Bende onun bu tarafını sevdim zaten. İnsanlara olan inancını.
- Böyle insanlar hep çok acı çekmeye mahkumdur. Yakınlarından sürekli bir darbe yerler.
- Onu kimsenin incitmesine izin vermeyeceğim.
- Dikkat ette onu koruyayım derken kendin incinme.
- Merak etme baba. Dikeninden korksaydım güle yaklaşmazdım.*****
Okumanıza sağlık:) Her türlü yorumlarınızı bekliyorum.
Bu arada benim favori karakterim Miran. Yan rollere bir zaafım var, daha çekici geliyorlar nedense:)
- Miran hakkında ne düşünüyorsunuz? Ya Kaan?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kız
Roman d'amourCeylan hayalini kurduğu geleceğe doğru yol alırken, hayatın onun için çok daha başka planları vardır. Hiçbir şey istediğimiz gibi gitmez her zaman. Bazen iyiki de olmadı deriz ya da tam tersi kadere suç atarız. Unuttuğumuz birşey var ki: Mevla g...