Kaan bugün ilk defa ayağa kaldırılmış tekerlekli sandelyeye oturtulmuştu. Hastane bahçesindeki yarım saatlik bir gezintiden sonra tekrar yatağına alındı. İstemsizce kapıya doğru baktı. Gelmeyeceğini bile bile yinede Ceylanın yolunu gözlüyordu. Gözlerini kapatıp bu bir ay içinde duyduklarını düşündü. Kızkardeşi Aylinin ölüm haberinin şokunu hala üstünden atamamıştı. Ondan önce duyduğu şeyle bunun bir nevi üstesinden gelmeye çalışıyordu. Hayat ne garipti, bir yandan alıyor öbür yandan veriyordu. Toprağın kardeşi oluşu ona karşı olan duygularında hiçbir değişiklik yapmamıştı, hala sevmiyordu onu. Ama bu his kardeşi olmasından ziyade Ceylanla olan ilişkisinden ileri geliyordu. Babasının ısrarıyla Toprağı şikayet etmemişti ama ona karşı şüphe doluydu. Aklına onu kasten öldürebilecek başka kimse gelmiyordu. Duyduğu sesi tam net hatırlasa bu kördüğüm çözülecekti ama çabaladıkca başına ağrılar giriyordu. Bir süre sonra oluruna bıraktı. Hala güçsüz, yürümekten acizde olsa yaşadığına şükretmeliydi. Birde Ceylanı görebilse, ondan haber alabilseydi. Ondan doğum gününde notunda belirttiği gibi peluş bir hediye beklemişti, genç kızın onu affettiğinden tamamen emin olacaktı o zaman. Ne kendi nede hediyesi gelmişti. Babasına, Duyguya onu sorduğunda geçiştiriyorlardı hep. Ne olursa olsun bugün hiç değilse onu telefonla arayıp sesini duyacaktı. Ona telefonda konuşmak yasaktı, ses telleri hala yetirince iyileşmemişti. Yalvar yakar hemşireden eşyalarının olduğu dolaptan telefonunu vermesini istemişti. Telefonu sarj ettikten sonra yanında bulunmak ve tek arama olması kaydıyla (hemşire konuşmanın kısa süreceğinden emin olmak istiyordu) aramasına izin verdi. Ceylanın bu sırada evlilik hazırlıklarıyla meşkul olduğunu ve ona yardım eden kardeşinin telefona bakacağını bilemezdi. Ceylanın telefonu çaldığında ondan uzakta olduğundan Berk telefonu ona götürmek üzere eline aldı. Ekrana bakarken durdu. Kaan ismi yanıp sönerken şaşkınlıkla kabul tuşuna bastı. Önce sessizlik oldu sonra Kaanın ağzından kelimeler nefes almadan ard arda çıktı. Acele etmezse karşısındaki ona konuşma fırsatı vermeyecekti sanki:
- Seni rahassız... etmek... istemezdim... ama... dayanamadım Ceylan. Beni... affet ne olur. Hemen... kapatacağım, sadece bana... iyi olduğunu... söyle. Sesini bir... kez... duyayım.Berk cevap vermemek için kendini sıkıyordu, sinirle kapatma tuşuna bastı.
Kaan telefonun diğer ucunda kahrolurken Berk kızkardeşinin bu adamla olan münesebetini nasıl kökünden sonlandıracağını düşünüyordu. Aklında vardı birşey. Aramayı silip telefonu yerine koydu. Ceylan ve Miran yanlarında küçük Ceylanla gülücükler saça saça yanına geldiler. Genç kız abisine birşey söylecekti ama çekiniyordu:
- Bak abimsin diye düğünü yapmana karışmıyoruz ama bu kadarı yeterli. Biz balayı filan istemiyoruz.Berk Mirana baktı, kesin o itiraz etmişti. Eniştesi başını salladı:
- İkimizin kararı. Sakın yanlış anlama, parana tenezzül etmediğimizden değil. Ama biz kendi imkanlarımızın el verdiğince birşeyler yapmak istiyoruz.
- Sizi iyilik yaptığımı filan mı düşünüyorsunuz? Ailemden kalan servette Ceylanında hakkı var, ben onun kesesinden harcıyorum. Çekinmezi gerektirecek birşey yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kız
RomanceCeylan hayalini kurduğu geleceğe doğru yol alırken, hayatın onun için çok daha başka planları vardır. Hiçbir şey istediğimiz gibi gitmez her zaman. Bazen iyiki de olmadı deriz ya da tam tersi kadere suç atarız. Unuttuğumuz birşey var ki: Mevla g...