Ya bu ateşi söndürecek yada onunla birlikte yanıp kül olacaklardı. Ama ne güzel yanacaklardı. Ceylan başını yastıktan kaldırdı. Toprağın yüzüne bakamıyordu utancından. Acaba ne kadar çok onun olmak istediğini anlamış mıydı? Toprak çenesinden tutup başını kaldırdı. Ona masum masum bakan gözlere bakışlarıyla sordu:
- Seni ne kadar çok arzuladığımı biliyormusun?İnen kirpikleri gözlerinin cevabını gizledi. Genç kızın ıslak dudakları zaten inkara yer vermiyordu. Önce bir yemeği tadar gibi kısa kısa öptü. Tadını iyice alınca ekmeğini bandırır gibi dudaklarını dudaklarında gezdirdi. Sonra tencereyi dibine indirmek ister gibi kendini tutmayarak dudaklara dalış yaptı. Ceylanın nefes alma alanı kalmamıştı. Kendini ona bırakmaktan başka seçeneği yokmuş gibi herşeyi akışına bıraktı. Toprak onu öpmeye devam ederken el çabukluğuyla üstündeki gömleğin düğmelerini çözdü sonra Ceylanın elbisesinin fermuarını açtı. Zilin sesi duyulduğunda bir an duraklayıp kulağına oraya verdi ve sonra dikkati yine genç kızın üstünde toplandı. Ama zil ısrarla çalmaya devam etti. Gelen her kimse evde olduğunu kapının önündeki arabasından anlamış olmalıydı. Toprağın kapıyı açmaya niyeti yoktu, kendini bu genç kızdan almak istemiyordu. Ama zilin sesini ne kadar duymamazlıktan gelmek istesede olmuyordu. Ceylan huzursuz olmuştu. Dudaklarını ayırarak nefessiz bir şekilde konuştu:
- Toprak kapıyı aç! Önemli birşey olabilir!Genç adam istemiye istemiye ellerini kızın üzerinden çekti. Elinden ciğeri son anda kapılmış kedi gibiydi. Kapıya geleni fena tırmalayacaktı. Önü açık gömleğiyle kapıya fırladı. Hiç beklemediği biri onu baştan aşağı süzdü:
- Evde olduğunu biliyordum.Pişmiş kelle gibi sırıtıyordu:
- Yanlış zamanda geldim galiba. İş üzerinde miydin?Toprak kızdı:
- Kes! Neden geldin?
- Önemli bir iş vardı.
- Şimdi olmaz. Sen git, ben yarın uğrarım.
- Olmaz! Yarını bekleyemez, şimdi konuşmamız lazım.Toprak yatak odasının kapısına doğru baktı. Ceylan orda şimdi onu bekliyordu:
- Git dedim! Ben seni ararım.Dilaver Toprağın baktığı yöne gözlerini dikti:
- Kim var orda? Şu spor klübündeki kız mı?Toprakla birlikteyken bir kez orada karşılaşmışlardı:
- Seni ilgilendirmez!
- Hımm. Kızdığına göre o. Sinirlenmeni anlıyorum. Yenge gerçekten çok güzel. Ben olsam onu değil yanlız bırakmak, bir hafta yataktan çıkarmazdım.Cümlesini bitirmesiyle yüzüne balyoz gibi bir yumruk yedi. Çenesi yerinden çıkacaktı. Dilaver dengesini kazanınca oda Toprağa karşılık verdi. Arada ıskalasada yumrukları hiç yabana atılır gibi değildi. Ceylan yatak odasından kavga seslerini duyup içeri koştu. Aralarına girmeye çalıştı:
- Toprak! Yapma!Dilaver yüzünde sinsi bir gülüşle burnundan akan kanı sildi:
- Sen bu güzel kıza dua et!Toprak köpürdü:
- Sen hala konuşuyormusun! Şerefsiz!Ceylan genç adamı zor tutuyordu. Dilavere bağırdı:
- Gidin burdan!Genç kızın ateş saçan gözlerinin içine baktı. Kendini Toprağın önüne siper etmiş, gitmezse ona tekme tokat dalacak gibiydi. Öyle birşey yapsa hali nice olurdu acaba? Kendi kendine gülümsedi. Bu ufak tefek kızın Toprağı neden bu kadar etkilediğini anlıyordu şu an. Kapıya doğru birkaç adım attıktan sonra dönüp genç kıza baktı ve sonra kapıyı açıp dışarı çıktı.
Ceylan Toprağa sarıldı:
- Kimdi bu? Onunla ne alıp veremediğin var?
- Boşver, önemsiz biri.Birlikte koltuğu geçtiler. Genç kız sevgilisinin yüzündeki hafif yaralara baktı:
- Nasıl bir belaya bulaştın böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kız
RomanceCeylan hayalini kurduğu geleceğe doğru yol alırken, hayatın onun için çok daha başka planları vardır. Hiçbir şey istediğimiz gibi gitmez her zaman. Bazen iyiki de olmadı deriz ya da tam tersi kadere suç atarız. Unuttuğumuz birşey var ki: Mevla g...